Ekmeklerdeki pestisitler hakkında bir tüketici rehberi

Ekmeklerin neredeyse üçte ikisi kirlidir

Ekmek, birçok insan için, vazgeçilmez bir günlük gıdadır. Oysa bu rehber, ürkütücü bir istatistik sunuyor. 2000 ile 2013 yılları arasında Gıdalardaki Pestisit Kalıntılarına Dair (PRIF)1 Defra Uzman Komitesi’nin analiz ettiği ekmek numunelerinin neredeyse üçte ikisi, pestisit kalıntılarıyla kirlenmiş durumda.

2013’te yayınlanan2 bir önceki raporumuz ‘‘Tabağımızdaki Pestisitler’’, Gıdalardaki Pestisit Kalıntılarına Dair (PRIF) Defra Uzman Komitesi’nin verilerine dayanıyor. PRIF Komitesi, meyve, sebze, ekmek ve un gibi çeşitli ürünlerdeki pestisit kalıntılarını inceliyor ve raporunu internet üzerinde yayınlıyor.

Bu rehberde, ekmeklerde bulunan tekli ve çoklu pestisit kalıntılarını inceliyoruz. Ayrıca, ekmekte en sık karşılaşılan iki kimyasal maddeye ve bunların sağlık ile çevre üzerindeki etkilerine daha yakından bakıyoruz. Son olarak, tüketicilerin nasıl daha bilinçli seçimler yapabileceğini ve bu mesele hakkında hükümetlerin, üreticilerin ve perakendecilerin neler yapması gerektiğini sorguluyoruz.

Sonuçlar: Kaygının nedeni

2000 ve 2013 yılları arasında, PRIF komitesi tarafından 2951 ekmek numunesi analiz edilmiştir. Bunların 42’si organik, geri kalan 2909’u ise organik olmayan ekmeklerdir. Bu süre içinde, organik olmayan ekmeklerin %61.49’unda pestisit kalıntıları saptanmış, %17.12’sinde ise birden fazla pestisite rastlanmıştır.

Hem bir, hem birden fazla kalıntı tespit edilen analizlerin sayısı, bu süre içinde istikrârlı biçimde artmıştır ve bu da bizi endişelendirmektedir. Daha önemlisi, çoklu kalıntı tespit edilen numunelerin sayısı, geçtiğimiz yedi yıl içinde iki katına, hatta üzerine çıkmıştır.

Tabloya baktığınızda, organik numunelerin hiçbirinde çoklu kalıntı saptanmadığını, ancak %7’sinde tek bir pestisit kalıntısı bulunduğunu göreceksiniz. Bunun en mantıklı açıklaması, ya üretim, ya da depolama sırasında organik-olmayan ürünlerden kaynaklı kirlenmedir. Böylece, konvansiyonel tarım yöntemlerinin organik tarım güvenilirliğini tehlikeye attığı görülmekte, ve bunu nasıl engelleyebileceğimiz sorusu öne çıkmaktadır.

Sonuç Tablosu

Yıl Madde Toplam numune Organik olmayan numuneler Organik olmayan ve kalıntı içerenler Organik olmayan ve birden fazla kalıntı içerenler
Organik numuneler Kalıntı içeren organik numuneler
2013 Ekmek 216 216 137 %63.43 55 %25.46 0 0 yok
2012 Ekmek 216 214 161 %75.23 57 %26.64 2 0 %0
2011 Ekmek 216 216 159 %73.61 49 %22.69 0 0 Yok
2010 Ekmek 216 215 140 %65.12 49 %22.79 1 0 %0
2009 Ekmek 217 211 165 %78.20 62 %29.38 6 2 %33
2008 Ekmek 216 213 111 %52.11 33 %15.49 3 0 %0
2007 Ekmek 216 206 152 %73.79 45 %21.84 10 1 %10
2006 Ekmek 216 211 131 %62.09 16 %7.58 5 0 %0
2005 Ekmek 214 210 169 %80.48 32 %15.24 4 0 %0
2004 Ekmek 216 211 131 %62.09 36 %17.06 5 0 %0
2003 Ekmek 144 143 88 %61.54 17 %11.89 1 0 %0
2002 Ekmek 216 211 88 %41.71 30 %14.22 5 0 %0
2001 Ekmek 216 216 61 %28.24 2 %0.93 0 0 Yok
2000 Ekmek 216 216 96 %44.44 15 %6.94 0 0 Yok
TOPLAM
2951 2909 1789 %61.49 498 %17.12 42 3 %7

PRIF’nin ekmeklerde kalıntı analizi – veriler, PRIF’nin üç aylık raporlarından alınmıştır3

Genel tabloya baktığımızda, hükümetin test programı da her yıl artan yüzdeler göstermektedir.4

Ekmekte senelik kalıntı bulguları – veriler PRIF’nin üç aylık raporlarından alınmıştır5

Tüm ürünlerdeki toplam pestisit kalıntısı ortalaması %40 iken, bu rakam organik olmayan ekmeklerde %61.49’a çıkmaktadır. 2001’de %28.24 olan kalıntı ortalamasının 2013’te %63.43’e çıkması, yani aldığınız her (organik olmayan) beş ekmekten üçünde kalıntı bulunması da, endişe vericidir. 2005’te, büyük bir sıçrama ile %80’e çıkan ortalama, her beş ekmekten dördünde kalıntı var demektir.

En sık rastlanan kimyasallar

Ekmeklerde en sık bulunan pestisit kalıntıları, glifosat ve chlormequat’tır. Primiphos methyl, malathion ve mepiquat gibi maddelerin kalıntıları da bazen saptanmıştır.

Glifosat

En çok glifosat kalıntısına rastlanmıştır. Yıllar boyunca en güvenli herbisit olarak pazarlanmış bu kimyasal, günümüzde en yaygın kullanılan üründür. Fakat, olası zararları üzerine endişeler, her geçen gün artmaktadır.

Haziran 2013’te, GM Freeze ve Friends of the Earth6 ortak çalışmasıyla yayınlanan bir rapor, kentlerde yaşıyor ve bu maddeyle hiç temas etmemiş olmalarına rağmen, test edilen birçok insanın bedeninde glifosatın varlığını saptamıştır. Bu nedenle, gıdalardaki glifosat kalıntılarının, insan bedeninde de kaldığı sonucuna varılabilir. ABD’de yürütülen bir çalışma, anne sütünde glifosat tespit etmiş, böylece, endüstrinin iddialarının aksine, vücutta birikebildiği (biyobirikim) ve anne sütüyle bebeklere geçebildiği doğrulanmıştır.7 Ayrıca glifosatın, bedendeki diğer kimyasalları etkisizleştirme kapasitesini baskıladığı öne sürülmüştür. Bu, çocuklarda Dikkat Eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğu gibi sorunlara yol açabilmektedir.8

Glifosatın, kanser, doğum kusurları ve Parkinson gibi nörolojik hastalıklar ile ilişkisi tespit edilmiştir. Diğer ülkeler, bu kimyasalın insan sağlığı ve çevre üzerindeki olası etkileri hakkında endişelerini dile getirmiştir. Hollanda’da, glifosatın bazı kullanımları 2015’ten itibaren yasaklanacaktır9. Brezilya, böbrek hastalıklarıyla ilişkisine dair kanıtlar doğrultusunda, bir yasak getirmeyi düşünmektedir10.

Glifosat herbisitlerin, balıklarda genetik ve bağışıklık sistemi hasarına neden olduğu belgelenmiştir. Kurbağalarda ise, genetik hasar ve gelişim bozukluklarına yol açmaktadır.11

Sulardaki glifosat kirliliğine dair çalışmalar kısıtlı olsa da, hem kırsal hem de kentsel bölgelerdeki su yollarını geniş çapta kirletebildiğini gösteren yeni sonuçlar ortaya çıkmaktadır.12

Glifosatlı herbisitlerin rüzgârla yayılmasına dair sorunlarla da, sık karşılaşılmaktadır. ABD’de, yalnızca tek bir başka herbisit, glifosattan daha fazla yayılma vakasına neden olmaktadır.13

Chlormequat

Gifosatın ardından, ekmekte en sık bulunan ikinci kalıntı, bir bitki büyüme düzenleyicisi olan chlormequat’tır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yürütülen bir çalışma, chlormequat’ın fareler ve diğer hayvanlarda gelişimsel toksisiteye neden olduğunu göstermiştir.14 Fakat, bunun üzerine daha fazla araştırma yapılması geremektedir, ve insanlar üzerinde de aynı etkilere neden olup olmadığı henüz bilinmemektedir.

Malathion

Malathion, olası kanserojen sınıfında, cholinesterase baskılayıcı (inhibitör), endokrin bozucu olarak şüphelenilen ve potansiyel yer altı suyu kirletici olan, organik fosforlu bir insektisittir.15 Tarımda, yerleşim yeri peyzajında, kamusal park ve bahçelerde ve sivrisinek kontrolü gibi halk sağlığı haşere mücadele programlarında sıkça kullanılan bir pestisittir. ABD’de, en sık kullanılan organofosfat insektisittir. Kolinesteraz baskılayıcılar, bu enzimin çalışmasını engeller. Temel işlevi nedeniyle, kolinesterazla etkileşime giren kimyasallar güçlü nörotoksinlerdir; düşük dozlarda aşırı salya ve göz sulanmasına neden olur, sonrasında kas spazmları ve ölümle sonuçlanır. Endokrin bozucular ise, hem insanlar hem de yaban hayatta, bedenin hormon sistemine müdahale ederek, gelişim ve üreme bozukluklarına yol açar, nörolojik ve bağışıklık sistemlerine zararlı etkilerde bulunur.

Organik ekmeklerde tespit edilen pestisit kalıntıları – Açıklama

Kalıntı testlerini analiz ettiğimiz zaman, 2000 ile 2013 yılları arasında test edilen organik ekmeklerin yalnızca üçünde, yani toplam numune sayısının %7’sinde pestisit kalıntısı bulunduğu görülmekte.

2009 yılına odaklandığımızda, incelenen altı numuneden ikisinde kalıntı tespit edildiği anlaşılıyor. Bir adet tam buğdaylı organik pide ekmeği numunesinde pirimiphos-methyl ve chlormequat, bir adet organik mini pide ekmeğinde ise primiphos-methyl kalıntısı bulunmuştur.

Bu maddelerin ikisi de, organik gıda üretiminde yasaklanmıştır. Pirimiphos-methyl, depolanmış tahıllarda kullanılan bir insektisittir. Chlormequat ise, tahıl ekinlerinin faza boylanıp hasadı zorlaştırmasını engellemek için kullanılan bir bitki büyüme düzenleyicisidir.

2009 raporunda, bu kalıntıların numunelere nasıl karıştığına dair açıklama getirilmemiştir. İki numunenin de Birleşik Krallık’ta üretildiği iddia edilse dahi, ekmeklerin yapımında kullanılan tahıl, başka yerden ithal edilmiş olabilir. Pirimiphos-methyl kalıntısı bulunan tahılların, organik olmayan tahıllar için kullanılan bir depoda tutulduğu, ve böylece kirlendiği fikri, mantıklı görünmektedir. Chlormequat kalıntısı da, organik olmayan tahıl veya unun bir şekilde nihai ürüne (ekmeğe) karışmasıyla, testlerde çıkmış olabilir.

Sonuçlar ve tavsiyeler

Araştırmalar gösteriyor ki, bazı pestisitlerin çok düşük dozlarda bile bedene düzenli olarak alınması, ve bunun yanı sıra insanların birçok başka kimyasala da günlük olarak maruz kalması, öngörülemeyen sonuçlara yol açabilmektedir.16 Konuyla ilgili büyük belirsizlikler vardır ve daha fazla araştırma gerekmektedir.

Bu durumda, mümkünse tüketmemek, veya tüketimi kısıtlamak, makul bir çözüm gibi görünmektedir. Tüketicilerin, en azından, gıda seçiminde bilinçli tercihler yapma hakkı olduğunu düşünmekteyiz.

Maalesef, bunu söylemek, yapmaktan kolaydır. Konvansiyonel olarak üretilen ekmek ve unlu ürünlerin büyük bir kısmı kalıntı içerse dahi, bunu koklayamaz, tadamaz veya göremeyiz.

Nasıl azaltabiliriz

Ekmeklerdeki kalıntıların artıyor olması, huzursuz edicidir. Veriler gösteriyor ki, kalıntılardan güvenli biçimde kaçınmanın tek yolu, organik tüketimi seçmektir.

Organiğe yönelme ihtiyacının artan sebepleri

Rakamlar, pestisit kalıntılarında su götürmez bir artış ortaya koymaktadır. Organik gıdayı tercih etme gerekçesinin, yalnızca olası sağlık etkilerinden ileri gelmediği günümüzde, bu endişe verici bir eğilimdir. Son zamanlarda, pestisitlerin, kuşlar ve böcekler dâhil, yaban hayat ve çevreye de zarar verdiğini ortaya koyan çeşitli medya haberleri görmekteyiz; bal arıları, bombus arıları ve diğer tozlayıcıların nüfusunda azalma gibi.

Tüketiciler ne yapabilir?

  • Pestisit kalıntılarına maruz kalma düzeyini azaltmak için, organik ekmek tercih edin. Ya organik sertifikalı ekmek satın alın veya yerel fırın ile görüşerek, organik un kullanmanın faydalarını tartışın.
  • Mahallenizdeki süpermarketler, manavlar, vb. ile konuşarak, pestisit kalıntılarını azaltmak için neler yaptıklarını sorun. Örneğin, tüketicileri daha iyi bilgilendirmek için etiket veya paketleme bilgilerini iyileştiriyorlar mı?
  • Sertifikalı organik un kullanarak kendi ekmeğinizi yapın. Hem tadı çok güzeldir, hem de pestisitlere daha az maruz kalırsınız.
  • Yerel yönetim ve siyasi temsilciler ile iletişime geçerek, organik gıda üretimini desteklemesi için hükümete çağrı yapmalarını isteyin.
  • Gıda üretiminde gerçek bir değişim için çalışan sivil toplum kurumlarını (Örn. Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı) destekleyin.
  • Ekmek üreticileri ve markaları ile iletişime geçerek, organik un kullanmalarını isteyin.

Hükümetten ve perakendecilerden ne istiyoruz?

Yaygın olarak yapılan endüstriyel-monokültür çiftçilik, tek çözüm değildir. Şunlara inanıyoruz ki:

  • Organik üreticilere daha fazla destek ve teşvik verilmeli, ot ve böcek mücadelesinde kimyasal girdileri en aza indirmeye odaklı Entegre Zararlı Yönetimi’ni (EZY) yaygınlaştırmalıdır.
  • Denetim sonuçları daha geniş çapta ve açık biçimde paylaşılmalı, halkın kalıntı meselesinde farkındalığı artırılmalıdır.
  • Hükümet, glifosatın halk sağlığına oluşturduğu tehdide ilişkin artan kanıtlar doğrultusunda, gerçek anlamda daha fazla bağımsız araştırmayı finanse etmelidir.
  • Çoklu kalıntı etkileşiminin, insan sağlığını nasıl etkilediğine dair araştırmalar artmalıdır. ‘‘Kokteyl’’ etkisinin çok daha iyi anlaşılması, çok önemlidir.
  • Perakendeciler, küresel tedarik zincirlerindeki organik ve Entegre Zararlı Yönetimi uygulayan üreticileri desteklemelidir. Hükümetin ve perakendecilerin desteğini alan çiftçiler, organik ve diğer kimyasal-olmayan mücadele yöntemlerini, bu sayede kullanmaya başlayabilir.
  • Tüm büyük perakende zincirlerinin kendi pestisit kalıntısı testlerini yayınlaması, böylece tüketicilerin daha bilinçli alışveriş yapması sağlanmalıdır.

Azami Kalıntı Seviyeleri hakkında bir not

PRIF, gıdalardaki pestisit seviyelerini izlerken, kalıntıların Azami Kalıntı Seviyesi’ni (AKS) aşıp aşmadığına bakar. Fakat AKS’ler, düzenli düşük-doz alımını hesaba katmaz, ve çoklu pestisit kalıntılarının olası bileşik etkilerini yansıtmaz. Dolayısıyla, tüketiciler için güvenli seviyeler belirlediği anlamına da gelmez. Dahası, kimyasal ‘‘kokteyllerine’’ maruz kalmanın, tahmin edildiğinden daha zararlı olabileceğini gösteren araştırmalar ortaya çıkmaya başlamıştır.

Kaynak: İngiltere Pestisit Eylem Ağı

Dipnotlar

İletişim