Pestisitlerin insan sağlığına etkileri ve pestisit zehirlenmeleri
Almanya Pestisit Eylem Ağı (PAN Germany), Türkiye’de de endüstriyel tarımda yaygın olarak kullanılan pestisitlerin insan sağlığına etkilerini göz önüne seren ve bu konuda yapılmış araştırmaları bir araya getiren bir makale yayınladı.
Çeviri: Sinem Uğurdağ – Buğday Gönüllü İletişim Ekibi
Kaynak: PAN Germany
Tüm dünyada, 1940’lardan bu yana kimyasal ve sentetik pestisitlerin kullanımı büyük bir hızla artmaktadır. Pestisit kullanımı, tarlada uygularken direk olarak çiftçileri, ürünü alan tüketicileri ve suya karışarak çevre halkının sağlığını ciddi ölçüde olumsuz etkilemektedir. Araştırmalardan elde edilen veriler, pestisitlerin yaygın ve hatalı kullanımının etkilerinin önemli bir küresel sağlık sorunu olduğunu göstermektedir.
Bu yayın aşağıdaki sorunları ele almaktadır:
- Pestisitlerin yol açtığı sağlık tehlikelerinden kimler etkilenir?
- Akut pestisit zehirlenmelerinin sıklığı ve pestisitler nedeniyle uzun süreli olumsuz sağlık etkilerinin kapsamı nedir?
- Pestisit tüketimi, intihar ve intihara teşebbüsler toplam sayısına ne ölçüde katkıda bulunuyor?
- Küresel pestisit kullanımında devam eden artışlar ışığında, pestisit zehirlenmelerinde herhangi bir iyileşme gözlemleniyor mu?
- Pestisit zehirlenmelerine ilişkin mevcut verilere doğrultusunda ne gibi önlemler alınmalıdır?
Dünyada pestisit kullanımı
Geçtiğimiz yıllarda, tarımsal kullanım için pazarlanan pestisitlerin miktarında düzenli bir artış oldu. Sadece Avrupa Birliği’nde, yılda 200.000 tondan fazla pestisist (aktif madde) kullanılmaktadır. 2005 ve 2010 arasında, toplam küresel satış hacmi 31 milyar ABD dolarından 38 milyar ABD dolarına yükselmiştir. Küresel olarak kullanılan pestisit miktarı ise, 1950’den bu yana elli kat arttı. Günümüzde ise Çin en fazla miktarda pestisit kullanan ve üreten ülkedir.
Pestisitler her yerde
Dünyadaki bütün popülasyonlar pestisit etkisine maruz kalmaktadır. Pestisitlerin her yere yayıldığı bilgisi, gıdanın yanı sıra toprak ve içme suyu üzerinde yapılan araştırmalar sonucu ortaya koyulan verilerle kanıtlanabilmektedir. Dünyanın hemen her yerinde, insanların pestisit kalıntılarına bağlı olarak gıda zehirlenmesi, kronik hastalık ve diğer sağlığı olumsuz etkileyen sonuçlar yaşaması riski çok fazladır. Almanya’da, Federal Tüketici Koruma ve Gıda Güvenliği Bürosu [Bundesamt für Verbraucherschutz und Lebensmittelsicherheit], gıdada sağlık riskini oluşturan istenmeyen maddelerle ilgili yıllık bir izlem raporu yayınlamaktadır. Bu yıllık izlem raporları, pestisitlerin bitki kökenli tüm gıda içeriklerinde bulunabileceğini göstermektedir. Örneğin, erik ve marul dahil olmak üzere, Almanya’da incelenen toplam bitki kökenli tarımsal ürünlerin yüzde ikisi, kabul edilemez pestisit kalıntılarına sahip olma belirtileri gösteriyor. Ananas, domates, şeftali, nektarin, marul ve kabağı da kapsayan on bir numunede tespit edilen kalıntı seviyeleri, akut sağlık tehlikesi oluşturacak kadar riskli kabul ediliyor.
Gelişmekte olan ülkelerde, gıdalardaki tehlikeli pestisit seviyelerine maruz kalma sonucu oluşan akut zehirlenmenin etkileri sanayileşmiş ülkelere kıyasla çok daha ciddidir. Afrika’dan iki örnek ile bu argümanı güçlendirmek mümkündür. 2008’de Nijerya’da, pestisit bulaşmış gıdalardan 112 kişinin zehirlendiği bildirildi ve pestisitler iki çocuğun ölümüne sebep oldu. Nijerya’dan bir başka raporda, lindan kalıntısı bulunan fasulye yiyen öğrencilerin olduğu 120 zehirlenme vakası kaydedildi.
Bazı bölgelerde, tarımda kullanılan pestisitlerle doğrudan temas yaygın bir sorundur. Pestisitlerin karıştırılması ve uygulanması, solunum organları yoluyla, cilt veya gözler ile doğrudan temastan dolayı akut zehirlenmeye neden olabilir. Pestisit sürüklenmesi, kırsal alanlarda yaşayanlar için daha fazla tehlike oluşturmaktadır.
Dahası, pestisitlerin kullanım alanı dış mekan ile sınırlı değil. Böcekler, fareler gibi istenmeyen organizmalarla savaşmak için yapıların içine de uygulanırlar. Gelişmekte olan birçok ülkede, pestisitlerin iç mekanlara püskürtülmesi, sivrisinekler için uygulanan ana önlemlerden biridir.
Kazaların üretim tesislerindeki etkileri özellikle dramatik ve büyük ölçekte olabilir. ABD’deki Bhopal eyaletindeki bir pestisit tesisinde, ABD şirketi Union Carbide Corporation’ın bir yan kuruluşu tarafından işletilen kusurlu bir tank, yaklaşık kırk ton izosiyanat gazı salınımına neden oldu. Binlerce insan bu gaza maruz kaldı ve öldü, ya da ciddi şekilde yaralandılar. Bugün bile, yirmi beş yılın ardından, bölgedeki kirlilik devam etmekte ve insanlar bu gaza maruz kalmanın uzun vadeli etkilerinden hala zarar görmekteler.
Çok tehlikeli pestisitlerin kullanımı
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) veya Avrupa Birliği gibi birçok kuruluş pestisitleri tehlike derecelerine göre gruplandırmaktadır. Örneğin, Dünya Sağlık Örgütü, pestisitleri, “son derece tehlikeli” (sınıf Ia) ila “hafif tehlikeli” (sınıf III), “akut tehlike”den (Sınıf U) gibi beş grupta sınıflandırmaktadır. Uluslararası Pestisit Eylem Ağı (PAN International), bu gibi uluslararası sınıflandırma sistemlerini hesaba katarak yüksek seviyede tehlikeli pestisitlerin bir listesini yayınlamıştır. Yaklaşık dört yüz çok tehlikeli pestisit aktif madde dünya çapında pazarda bulunmaktadır. Almanya Pestisit Eylem Ağı (PAN Germany) tarafından yapılan araştırmalar, küresel pestisit pazarının neredeyse yarısını kontrol eden BASF, Bayer ve Syngenta’nın her birinin web sitelerinde elliden fazla çok tehlikeli pestisit aktif maddesi sunduğunu göstermektedir.
Pestisitlerin içinde, zehirlenme vakalarına sebep olan endosülfan olarak da bilinen, Dünya Sağlık Örgütü tarafından Grup I’de konumlandırılan karbamatlar, organofosfatlar ve paraquatların kullanımının Stockholm Sözleşmesi’yle birlikte dünya çapında yasaklanmasına karar verildi. Bu pestisitler, gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında satış veya kullanım amacıyla hala varlığını sürdürüyor.
Pestisitlerde yasadışı ticaret önemli bir küresel sorundur. Gelişmekte olan ülkelerde, pestisitlerin %30 kadarı uluslararası kabul görmüş güvenlik standartlarını karşılamamaktadır. Örneğin Hindistan’da Tarım Bakanlığı, incelenen pestisit örneklerinin üçte birinin resmi standartlara uygun olmadığını açıkladı.
Pestisitler sebebiyle ortaya çıkan sağlık tehlikeleri
Tamamı pestisit olarak adlandırılan birçok kimyasal madde, çeşitli organizmalarda farklı yaşamsal metabolik süreçlerde rol oynar. İnsektisitlerin etkileri sinir uyarılarının iletilmesine zarar verme ve kanın pıhtılaşmasının engellenmesinden, solunum ve dolaşım merkezlerinin felç edilmesine kadar çeşitlilik göstermektedir. Böcekler, mantarlar veya yabani otlar gibi hedef organizmaların yanı sıra, hedefli olmayan organizmalar da her zaman pestisit kullanımından etkilenir. Bunlar arasında vahşi hayvanlar ve bitkiler, evcil hayvanlar, bitkiler ve insanlar yer alır. İnsanlarda, pestisitlere maruz kalma, burada zehirlenme olarak adlandırılacak spesifik olmayan olumsuz sağlık etkilerine neden olabilmektedir.
Aşağıdaki bölümlerde, pestisitler ile uzun süreli temastan dolayı oluşabilecek kronik hastalıkların yanı sıra, pestisitlerle temastan kaynaklanan akut hastalıklarla ilgili bir araştırma yer almaktadır. Metin ayrıca, özellikle akut ve / veya kronik pestisit zehirlenmesi açısından risk altında olan popülasyon gruplarını açıklıyor ve Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine dayanarak, pestisit zehirlenmelerinin küresel boyutuna dair bir izlenim sunuyor. Pestisit zehirlenmeleri burada bir yandan intihar veya kasıtlı zehirlenmeler, bir yandan da iş kazaları veya mesleki bağlam dışındaki kazalardan kaynaklanan kasıtsız zehirlenmeler olarak sınıflandırılmaktadır.
Akut hastalıklar
İnsanlar için zehirlenme olarak ifade edilen ve teşhis edilmesi görece daha kolay olan akut pestisit zehirlenmesinin tipik belirtileri arasında yorgunluk, baş ağrısı ve vücut ağrıları, cilt rahatsızlığı, cilt döküntüleri, zayıf konsantrasyon, zayıflık, aşırı terleme, baş dönmesi, mide bulantısı, kusma, aşırı terleme, görme bozukluğu, titreme, panik atak, kramp vb. ve ağır vakalarda koma ve ölüm gibi olumsuz etkiler yer alıyor.
Akut pestisit zehirlenmesinin teşhisi genellikle, pestisitlerle temastan kısa bir süre sonra ortaya çıkan bu semptomlardan bir veya daha fazlası tespit edilerek yapılır. Böylelikle hasta veya hekim bu durumu pestisit ile ilişkilendirebilir. Pestisit kalıntılarını saptamak için kan, idrar veya mide içeriğinin analizi kesin bir tanı sağlayabilmektedir.
Pestisit kalıntılarının teşhisi kan, idrar veya mide içeriği analizleri ile yapılabilir. Ancak kesin kanıt, sadece zehrin yeterince yüksek bir yoğunlukta mevcut olması ve mevcut yüzlerce madde arasından belirli bir maddenin, potansiyel olarak belirtilerden sorumlu olabileceğinden şüphelenmek için sebep olması durumunda ortaya çıkabilmektedir. Öte yandan, belirtilerden yüzlerce madde arasından spesifik birinin de sorumlu olabileceğiyle ilgili şüpheye sebep olmaktadır. Uygun analitik yöntemler çoğunlukla ya çok pahalı ya da kullanıma uygun değildir.
Semptomların şiddeti sıklıkla hafif, orta, şiddetli veya ölümcül arasında değişen bir ölçekte sınıflandırılır. Bununla birlikte, zehirlenmeyi neyin oluşturduğu konusunda standart bir tanım yoktur. Dolayısıyla zehirlenmeye ilişkin farklı istatistikleri karşılaştırmak ve özetlemek zordur. Dünya Sağlık Örgütü, 2008’de akut zehirlenmelerin belirlenmesi için bir kılavuz sunmuştur.
Kronik hastalık
Akut zehirlenmeye neden olmasının yanı sıra, pestisitler, alınan miktarlar göreceli olarak küçük olsa bile, uzun bir süre boyunca maruz kalındığında kronik hastalıklara neden olabilmektedir. Semptomlar sıklıkla yayılmış durumdadır veya uzun sürede belirgin hale gelmez, bu da etkilerin geç ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Tarım işçileri özellikle risk altındadır, ancak genel nüfusa olan etkisi de yok sayılamaz. Etkilenme sebepleri ise tüketim ürünleri, tarlalardan suyumuza karışan pestisitler ve kirlenmiş gıdalardır. Uzun süre pestisitlere maruz kalmanın etkileri hakkında bilgi bugüne kadar sınırlıdır, ancak literatürde çok sayıda geç etki tanımlanmıştır.
Günümüzde yaygın olarak kullanılan pek çok pestisit, hayvan deneyleri temelinde, insanlar için muhtemel veya olası kanserojen olarak sınıflandırılmıştır. Her ne kadar çeşitli epidemiyolojik çalışmaların sonuçları tutarsız olsa da, bu bulgular pestisitlere maruz kalan tarım işçilerinin Non-Hodgkin lenfoma ve lösemiye yakalanma olasılığında önemli bir etkisi olduğuna dair hiçbir şüphe bırakmamaktadır. Diğer çalışmalar, pestisit kullanımı ile yumuşak doku kanserleri, bir kan kanseri türü olan multipl miyelom, prostat, pankreas, akciğer, yumurtalık, meme, testis, karaciğer, böbrek, bağırsak kanserleri ve beyin tümörü arasında korelasyon olduğunu göstermiştir.
Ayrıca, pestisitler insan sinir sistemine de zarar verebilmektedir. Pestisit maruziyetiyle, hassasiyet kaybına uğramış yetiler, bilişsel ve psikomotorik fonksiyonlarda bozulmalar ve depresyon arasında bir korelasyon olduğuna dair göstergeler bulunmaktadır. Çeşitli araştırmalar, Parkinson hastalığının gelişme riskinin, belirli pestisitlerle temas halinde bulunulduğu takdirde, yedi faktör kadar artabileceğini göstermiştir. Bugün Almanya’daki Berufsgenos Senschaften (çalışanların mesleki sağlık tazminat kurulları) gibi çeşitli uzmanlar ve kuruluşlar, belirli pestisitleri kullanmış olan çiftçilerin daha sonra bu dejeneratif hastalıktan muzdarip olduğunu kabul etmiştir.
Çocukların birtakım pestisitlere maruz kalması nedeniyle nörolojik gelişimlerinin bozulması bugüne kadar pek araştırılan bir konu olmadı. Ancak, laboratuvar çalışmaları bu ikisi arasında korelasyon olabileceğini göstermektedir. Pestisit maruziyetinden kaynaklanabilecek en sık görülen nörolojik bozukluklar arasında çocuklarda öğrenme eksiklikleri, dikkat eksikliği, duyusal eksiklikler veya gecikmiş gelişim yer almaktadır.
Belirli pestisitlerin hormon sistemini bozabileceği uzun yıllardır biliniyor, ancak şu ana kadar devlet yetkilileri tarafından hangi pestisitlerin bu tür etkileri olduğu tam olarak saptanmadı. AB’de hormonal sistem bozucu pestisitlerin nasıl tanımlanması ve değerlendirilmesi gerektiği konusunda henüz bir anlaşmaya varılmadı. Hormonal etkiler, bazen oldukça düşük dozlarda görünebilir. Örneğin, AB’de yapılan bir çalışmada, gıdalardaki kirletici maddelerin hormonal etkileri açısından test edilen 134 maddeli bir grupta 37 pestisitin zarar verdiği gözlemlenmiştir. Bunlardan da 23 pestisit, anti-androjenik, 7’si ise androjenik maddeler olarak sınıflandırılmıştır. Fetüsler bu maddelere maruz kaldığı takdirde, gelişimsel bozukluklar ve cinsel organlarında sakatlıklar, kusurlar görülebilir.
Pestisit kullanımı veya bu maddelerin az miktarda uzun süreli vücuda alınmasından kaynaklanan diğer geç göstergeler, bağışıklık sistemini zayıflatmanın yanı sıra düşük, ağır ve erken doğum gibi durumlarla üreme sistemini etkileyebilmektedir.
Risk altındaki gruplar
Tüm popülasyon içindeki her grup, pestisitlere maruz kalmayla ilgili, aynı seviyede sağlık tehlikesiyle karşı karşıya değildir. Çeşitli risk faktörleri (örneğin, vücut ağırlığına bağlı olarak daha büyük vücut yüzeyi, metabolizmadaki farklılıklar, daha yüksek büyüme hızı ve vücudun organlarının devam eden gelişimi) nedeniyle çocuklar pestisitlerin etkilerine yetişkinlerden daha fazla duyarlıdır. Çocuklar aynı zamanda yakın çevreleri ile yetişkinlerden daha yoğun temasta olma eğilimindedir; mesela, objeleri ağızlarına sokabilirler. Tecrübe veya yargı eksikliği, okuma yetersizliği ve riskleri değerlendirme kapasitelerindeki eksiklikler aynı zamanda çocukların istemeden pestisit aldıkları ve yetişkinlerden daha sık zehirlendiklerini göstermektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde yetersiz beslenme ve bulaşıcı hastalıklar genellikle pestisit zehirlenmesinin olumsuz etkilerini yoğunlaştırmaktadır. Ayrıca, pek çok kişi tarlalara pestisit uygularken zehirlenir. Bu durum, koruyucu giysilerin yüksek fiyatı, ulaşılabilir olmaması, yıpranmış veya sıcak ve nemli iklimlere uygun olmama gibi sebepler ile açıklanabilmektedir. Güvenlik önlemleri genellikle yabancı dillerde yazılmaktadır. Kendi dilinde yazılmış olsa bile, okuma yazması olan kişiler tarafından bile anlaşılamayabilmektedir. Piktogramlar (uyarıcı semboller) genellikle insanları riskler hakkında bilgilendirmek ve sağlık tehlikelerinden korumak için pestisit kaplarında kullanılır. Ancak Güney Afrika’da yapılan bir çalışma, pestisit kullanan birçok kişinin pestisit etiketlerindeki piktogramları anlamadığını ve yanlış yorumladığını göstermiştir. Batı Afrika’da yapılan bir başka çalışma, tarım zehirlerini kullanırken sadece çiftçilerin % 2’sinin koruyucu giysiler giydiğini göstermiştir. Burkina Faso’da ise çiftçilerin sadece % 1’i önerilen koruyucu önlemleri kullanıyor. Pestisit kullanıcıları, pestisitin zararları ve riskleri hakkında bilgi sahibi olsalar bile, gerekli ekipmanlar nadiren kullanılmaktadır. Bunun sebebi ise fiyat, kullanılabilirlik ve umursamazlık olarak özetlenebilir.
Göz ardı edilmemesi gereken diğer risk faktörleri, uygun olmayan pestisit atıkları ve pestisitlerin depolanma şeklidir. Gelişmekte olan ülkelerde, pestisit ve kullanımı ile ilgili tehlikeleri ve riskleri azaltan dikkatli yönetim, depolama ve bertaraf etme olanakları genellikle mevcut değildir. Pestisitler, evlerde depolanması nedeniyle yiyeceklerle karıştırılabilir. Pestisit kapları tarlalara veya sulama kanallarına atılır.
Gelişmekte olan ülkelerdeki pestisitlerin sıkça sorun olarak ele alınmasına rağmen, toplam pestisit zehirlenmelerinin %70’i ve ölümlerin %99’u bu ülkelerde gerçekleşmektedir. Bu durum dünyada kullanılan pestisitlerin sadece %25’inin orada kullanılmasına rağmen ortaya çıkmaktadır.
İntihar oranları pestisit çeşitliliği ile birlikte artıyor
Küresel ölçekte, pestisit zehirlenmesi intihar sebeplerinde önemli bir rol oynamaktadır. Sayılarla konuşmamız gerekirse, toplam intiharların %31’i pestisit kullanılarak gerçekleşmektedir. Pestisite bağlı intiharların toplam intihar sayısı içindeki oranı, bölgesel olarak Avrupa’da % 4’ten Batı Pasifik bölgesinde % 50’ye kadar değişkenlik göstermektedir. Bu dağılım, pestisit kullanımının dağılımı ile ilişkili değildir. Avrupa’da (pestisit intiharlarının %2’sinin gerçekleştiği yerlerde), pestisit ürünlerinin satışı dünya satışlarının %29’unu; Asya’da (pestisit intiharlarının% 91’inin rapor edildiği), % 25’ini kapsamaktadır.
Pestisitler arasında akut toksisitesi daha yüksek olanlarla, insanların kendilerini daha çok zehirledikleri öne sürülmüştür. Belgelendirilmiş vakalar genellikle, organofosfat sınıfına ve herbisit paraquatına ait çeşitli maddeleri içerir. Kore’de pestisit zehirlenmelerinin %85’i intihar vakasıdır. Her yıl 2.000 kişi kendilerini paraquat ile zehirler ve bu vakaların %60 ila 70’i ölümle sonuçlanır. Çin’de, tahminen 175.000 kişi 1996 ve 2000 yılları arasında her yıl kasıtlı olarak kendilerini zehirlemiştir. Organofosfatlar orada kolaylıkla ulaşılabilir maddelerdir.
Bazı çalışmalar pestisitlerle temas ile depresyon ve diğer psikolojik bozukluklar arasında korelasyon olduğunu göstermektedir. Ayrıca, bazı raporlar intihar düşünceleri ile artan intihar oranları ve kronik pestisit maruziyeti arasındaki bağlantıya işaret etmektedir. Öte yandan, bu konuda farklı çalışmaların sonuçları tutarsızlık göstermektedir.
İntiharlar sıklıkla duygusal nedenlerle olduğu için, bu tehlikeli zehirlenmelerin çoğunun, tehlikeli pestisitlere erişimin sınırlı olması halinde önlenebileceğini varsayabiliriz. Eğer kırsal bölgelerde pestisitlerin depolanması daha kontrollü, bilinçli yapılsa ve saklama kalitesi iyileştirilse, oranlarda ciddi düşüş yaşanabileceğini söyleyebiliriz. Hastane kayıtlarının çoğunda, uluslararası pestisit zehirlenmesi sayısı (intihar ve intihar girişimi), istenmeyen zehirlenme sayısından daha fazladır. Bu yayın için değerlendirilen istatistiklerde, kasıtlı zehirlenme yüzdeleri rapor edilen tüm pestisit zehirlenmelerinin %36 ila %85’i arasında değişmektedir. Dünya Sağlık Örgütü tahminlerine göre, her yıl dünya genelinde iki milyon kasıtlı pestisit zehirlenmesi vakası bulunmaktadır (tüm ciddi pestisit zehirlenmelerinin üçte ikisi). Böcek ilacı yoluyla intihar ölümlerinin 2007’de 370.000 kadar olduğu tahmin edilmektedir. Sadece Asya’da, her yıl 300.000’den fazla insan bu şekilde ölmektedir. Sri Lanka’dan bildirilen rakamlar özellikle endişe verici. Birçok kırsal alanda, pestisit intiharları hastanelerdeki en sık ölüm nedenidir.
Kasıtsız akut pestisit zehirlenmeleri ile ilgili küresel istatistikler
1990’da Dünya Sağlık Örgütü, dünya genelinde her yıl bir milyon kasıtsız akut pestisit zehirlenmesinin meydana geldiğini tahmin ettiğini açıklamıştı. Ancak, hastanelere kayıtlı en ağır vakalar bu rakama dahil edilmekteydi. Dünya Sağlık Örgütü daha sonra zehirlenmelerin derecesinin o dönemde önemli ölçüde hafife alındığını bildirmiştir.
Kasıtsız zehirlenmeler sonucu dünya çapında ölen insanların sayısının 1990 yılında 20.000 olduğu tahmin ediliyordu. 2008’den bu yana daha güncel istatistikler ortaya çıktı. Bu Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünya genelinde yılda 346.000 kişi istenmeyen zehirlenmeler sonucu ölmektedir. Bu rakamın üçte ikisi gelişmekte olan ülkelere aittir. Burada da, Dünya Sağlık Örgütü bu rakamın çok düşük olabileceğini itiraf ediyor. İlgili maddeler belirtilmemiş, ancak muhtemelen bu zehirlenmelerin çoğu pestisit gibi toksik kimyasallardan kaynaklanmaktadır. Araştırmacılar bu ölümlerin %71’inin kimyasal güvenlik önlemlerini iyileştirerek önlenmiş olabileceğini belirtmişlerdir.
Kronik pestisit zehirlenmelerinde küresel istatistikler
Kronik zehirlenmelerle ilgili istatistik oldukça sınırlıdır, çünkü kayıt sistemleri ve bölgesel çalışmalar, yalnızca pestisit maruziyetinin neden olduğu şüphesiz olarak kanıtlanabilecek zehirlenme vakalarını içermektedir. Bir 1990 Dünya Sağlık Örgütü tahminine göre, yılda 735.000 spesifik kronik etki vakası ve 37.000 spesifik olmayan sağlık etkisinin olduğu söyleniyor.
Yetersiz dokümantasyon ve rapor edilmeyen vakaların sayısının fazlalığı
Pestisit zehirlenmelerinin sıklığını tahmin etmek için, Dünya Sağlık Örgütü hasta kayıtları, nüfus anketleri ve resmi makamlarca kaydedilen verileri kullanmaktadır. Ancak, küresel dokümantasyon ve veri aktarımı yetersizdir. Konuyla alakalı en nokta atışı örnek olarak Almanya gösterilebilir. 1990’da, Almanya zehirlenme için zorunlu dokümantasyon başlattı. Tüm vakaların Federal Risk Değerlendirme Enstitüsü’ne (BfR) bildirilmesi gerekmekte. BfR, Giftinformationszentren (Poison Information Centres, GIZ), Berufsgenossenschaften’den (çalışan iş sağlığı tazminat kurullarından) veya doğrudan tedavi veren doktorlardan raporları toplamaktadır. GIZ, doktorlar ve özel kişiler için toksikolojik önerilerde bulunur ve kendi değerlendirmelerine göre, mesleki olmayan zehirlenme olaylarının büyük bir bölümünü kaydeder. İşle ilgili olaylar genellikle ilgili Berufsgenossenschaften tarafından BfR’ye rapor edilir.
2009’da, dokuz GIZ’den altısı toplam 2,954 pestisit maruziyeti vakası rapor etmiştir. GIZ’lerden yalnızca birkaçı, bu olayların ciddiyetine ilişkin istatistiklerini vermiştir. Bu bilgi eklendiğinde, bu pestisit maruziyetlerinin %15 ila %43’ü hafif ila ölümcül zehirlenme vakalarıydı. Vakaların %57 ila 85’i, yalnızca minimal olumsuz sağlık etkilerine neden olan veya hiç olumsuz sonuçlanmayan pestisitlere maruz kalmayı içermektedir. GIZ’e göre, teknik nedenlerden dolayı, sadece en ağır vakalar BfR’ye bildirilmektedir.
2009’da, BfR’ye 75’i Berufsgenossenschaften’den gelen toplam 84 pestisit zehirlenmesi vakası bildirilmiştir. GIZ ve BfR tarafından belgelenen istatistiklerin karşılaştırılması ve değerlendirilmesinde kilit konulardan biri, çeşitli zehirlenme derecelerinin her zaman aynı kriterler kullanılarak tanımlanmamasıdır. Diğer problemler ise pestisitlere, yani haşere koruma maddelerine, biyositlere, ahşap koruyuculara, zirai kimyasallara, vb. atıfta bulunan terimlerin tanımındaki değişkenlikten kaynaklanmaktadır. Uluslararası karşılaştırmalar ise daha zordur.
Almanya’daki ülke genelindeki dokümantasyona rağmen, tüm zehirlenmeleri, önem derecelerini kaydeden ve ülke genelinde rapor eden ve raporlayan hiçbir kurum olmadığı belirtilmelidir. Bir hekim tarafından akut tedaviye yol açmayan veya pestisit zehirlenmesine atfedilen semptomlar göstermeyen kronik zehirlenme olayları, burada belirtilen kurumların hiçbirinde kayıtlı değildir. Bu nedenle, Almanya’daki toplam pestisit zehirlenmesi olayının sayısını tespit etmek ve bildirilmemiş vakaların sayısını tahmin etmek oldukça güçtür.
Küresel olarak bildirilmeyen vakaların kapsamını tahmin etmek daha da zordur. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, genellikle hastanelerde tedavi gören yalnızca en ciddi zehirlenmeler belgelenir; bunlar sadece toplam sayının bir kısmını temsil eder. Bazı bölgelerde zehirlenme sıklığı iyi belgelense bile, bu verileri diğer bölgeler hakkında sonuç çıkarmak için kullanmak zordur, çünkü pestisitlere maruz kalan insan sayısı ulusal ve bölgesel olarak büyük ölçüde değişebilir. Ayrıca, kullanılan pestisitlerin miktarları, toksisiteleri ve uygulanan koruyucu önlemler de değişkenlik göstermektedir.
Tablo 1, bu yayın için incelenen belirli ülkelerdeki pestisit zehirlenmelerine ilişkin verileri özetlemektedir (hastanelerde kayıtlı vakalar ve bildirilmeyen vakaları da yansıtan tahminler). Bu rakamların buz dağının görünen yüzünü temsil ettiği varsayımı, çeşitli bölgelerden çiftçilerle yapılan görüşmelerle doğrulanmaktadır. İntihar zehirlenmeleri hastane istatistiklerinde en büyük grubu temsil etse de, işle ilgili zehirlenmeler gelişmekte olan ülkelerde özellikle yaygındır, genellikle daha hafif belirtilerle ilişkilendirilir ve intihar zehirlenmelerinden çok daha az görülür. Kişisel refahı bozmanın yanı sıra, uzun yıllar boyunca insanların hayatını kaybetmesine neden olurlar. Dünya Sağlık Örgütü yılda 7,4 milyon yıldan fazla insan ömrünün kimyasal maddelerle zehirlenmeden dolayı kaybolduğunu bildirmektedir. Ayrıca, sağlık sistemi açısından da önemli maliyetler ortaya çıkmaktadır.
Nikaragua’da yapılan bir araştırma, zehirlenen ve tıbbi tedavi gören kişilerin %5’inden daha azının resmi kayıtlarda olduğunu göstermiştir. Orta Amerika’da, kayıtsız zehirlenmeler %98 gibi yüksek bir orana sahiptir. Başka bir çalışmada, Orta Amerika’da işle ilgili zehirlenmelerin oranının %76 olduğu tahmin edilmektedir. Hindistan’da pamuk tarlasında çalışan ve bir çalışmada görüşülen kadınların %83,6’sı zehirlenme semptomları yaşamıştır. Başka bir araştırmada, Pakistan’da test edilen tütün çiftçilerinin %55’inde, spesifik pestisit zehirlenmelerinin bir göstergesi olan kolinesteraz aktivitesinde azalma olduğu gösterilmiştir. PAN International, 2010 yılında, birçok bölgede görüşülen kişilerin yarısından fazlasının böcek ilacı uygulamasından dolayı zehirlenme semptomlarından muzdarip olduğunu gösterdiğine dayanarak Afrika, Asya ve Latin Amerika’da kapsamlı araştırmalar yaptı. Tablo 2, pestisit kullanımıyla bağlantılı olarak zehirlenmiş çiftçilerin yüzdesini gösteren seçilmiş çalışmalardan elde edilen sonuçları göstermektedir.
Çeviri: Sinem Uğurdağ – Buğday Gönüllü İletişim Ekibi
Kaynak: PAN Germany