Rodale Enstitüsü Çiftçilik Sistemleri Denemesi 30. Yıl Raporu

GİRİŞ

Gerçek anlamda sürdürülebilir bir sistemin ayırıcı özelliği, kendini yenileyebilmesidir. Çiftçilikte, sürdürülebilir tarımın anahtarı, sağlıklı topraktır, çünkü bu, hem şimdi hem de gelecekte, büyümenin temelidir. 

Organik çiftçilik, toprak sağlığı oluşturmak, korumak ve tazelemekte, konvansiyonel sistemlerden çok daha üstündür. Yalnızca toprak sağlığı konusunda bile, konvansiyonel tarımdan daha sürdürülebilirdir. Verim, ekonomik kapasite, enerji tüketimi ve insan sağlığı dediğimizde ise, organik çiftçiliğin sürdürülebilirliği şüphe götürmezken, güncel konvansiyonel sistemlerin sürdürülebilir olmadığı ortadadır. 

Belirsiz ve aşırı iklim olayları, petrolün gittikçe azalması ve pahalılaşması, su kaynaklarının tükenmesi ve nüfusun artması karşısında, bu sorunlara uyum sağlayabilecek, direnebilecek, ve hattâ etkisini hafifletebilecek, bir yandan da sağlıklı ve besleyici gıda üretecek çiftçilik sistemlerine ihtiyaç duyacağız.

HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:02_Çiftlik.tiff
ÇSD manzarası

Rodale Enstitüsü, Çiftçilik Sistemleri Denemesi (ÇSD)® kapsamında 30 yıl boyunca yürütülen karşılaştırmalı araştırmalar sayesinde, organik çiftçiliğin bizi şimdi ve devamlı değişen bir gelecekte besleme başarısını kanıtlamıştır. 

ÇSD GERÇEKLERİ

  • Organik rekolte, konvansiyonel rekolte ile başa baştır.
  • Organik tarım, kuraklık yıllarında konvansiyonelden daha başarılıdır.
  • Organik çiftçilik sistemleri, topraktaki organik maddeyi tüketmek yerine tazeler, bu nedenle daha sürdürülebilir bir sistemdir. 
  • Organik çiftçilik, %45 daha az enerji tüketir ve daha verimlidir. 
  • Konvansiyonel sistemler, %40 daha fazla sera gazı salar.
  • Organik çiftçilik sistemleri, konvansiyonelden daha kârlıdır. 
HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:03_Şekil_1_Karşılaştırma.jpg

TARİHÇE

Rodale Enstitüsü’ndeki Çiftçilik Sistemleri Denemesi (ÇSD)®, organik ve konvansiyonel tarımın Amerika’da yan yana karşılaştırıldığı en uzun süreli çalışmadır. 1981 yılında, kimyasal tarımdan organik tarıma geçiş sürecinde neler yaşandığını araştırma amacıyla başlayan ÇSD, organik uygulamalarla alay eden bir gıda camiasını şaşırtmayı başarmıştır. Geçişin ilk birkaç yılında yaşanan verim düşüşünün ardından, konvansiyonel sistemle eşitlenmiş veya geçmiştir. ÇSD, zamanla, iki sistemin uzun vadeli potansiyelini karşılaştıran bir örnek halini almıştır. 

Araştırmalarımızda, mısır ve soya fasulyesine odaklanma kararı aldık, çünkü, özellikle bizim bölgemizde ve orta-batıda çok büyük araziler, bu bitkilerin üretimine adanmıştır. Mısır ve soya, 2007’de, ABD’deki toplam tarım alanlarının %49’unu kaplamaktaydı; diğer tahıllar %21, yem bitkileri %22 ve sebzeler yalnızca %1.5. 

ÇSD, uzun geçmişi boyunca, her birinin kendi yönetim uygulamaları olan üç temel çiftçilik sistemi yürütmüştür: hayvan gübresi temelli organik tarım, baklagil temelli bir organik tarım, ve sentetik girdi temelli bir konvansiyonel sistem. Denemenin son üç yılında, Amerikan çiftçiliğini daha iyi yansıtabilmek amacıyla, genetik mühendisliği (GDO) ürünler ve toprak-işlemesiz yöntemler de araştırmalara eklenmiştir. Sonuçlar ve karşılaştırmalar, bu değişimi yansıtacak biçimde kaydedilmiştir. 

HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:04_1981.tiff
ÇSD tarlasının, 1981’de, ilk ekim başlamadan hemen önce çekilmiş fotoğrafı. 

Farklı Sistemler

HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:05_Yöntemler.tiff

ORGANİK HAYVAN GÜBRESİ Bu sistem, organik bir süt veya et operasyonunu temsil etmektedir. Hem tek yıllık yem tahılı ürünleri, hem de çok yıllık yem bitkilerini kapsayan uzun vadeli bir rotasyon uygulanır. Sistemin verimi, baklagil yer örtücüler ve düzenli hayvan gübresi / kompostlaşmış hayvan gübresi uygulamalarıyla devam ettirilir. Bu rotasyon çeşitliliği, zararlılarla mücadelede başlıca savunma hattıdır. 

ORGANİK BAKLAGİL Bu, satış amaçlı üretilen bir organik tahıl sistemini temsil eder. Tek yıllık hububat ve örtücü bitkiler ile, orta-vadeli bir rotasyon yapılır. Sistemin tek gübre kaynağı baklagil yer örtücülerdir ve zararlılarla mücadelede başlıca savunma hattı rotasyondur. 

KONVANSİYONEL SENTETİK ABD’deki tahıl çiftliklerinin çoğunluğunu bu sistem temsil eder. Verim için sentetik azota bel bağlar, ve istenmeyen otların kontrolü, Penn Devlet Üniversitesi Kooperatif Çalışmaları tarafından seçilen herbisitler ve önerilen uygulama oranlarıyla sağlanır. 2008’de, GDO mısır ve soya da bu sisteme eklenmiştir. 

TOPRAK-İŞLEMESİZ SİSTEMLER Her ana sistem, 2008’de ikiye bölünerek, geleneksel toprak işlemeli ve topra-işlemesiz uygulamaların karşılaştırılabilmesi için düzenlenmiştir. Organik sistemlerde, kendi yenilikçi imâlatımız olan toprak-işlemesiz merdane/yatırıcı*, toprak-işlemesiz konvansiyonel sistemlerde ise, güncel ve yaygın herbisit uygulamaları ile toprak-işlemesiz tarıma uygun teçhizat kullanılmaktadır. 

* Ç.N.: merdane / yatırıcı = tahıllarda ekin sapını biçmeden, toprağın üzerine yatırarak tarlayı ekime hazır hale getiren makine, İng. crimper. 

EKİM NÖBETİ (ROTASYON)

Organik sistemlerde yürütülen rotasyonlar, konvansiyonel sistemlerden daha çeşitlidir, ve sekiz yılda yedi ürüne kadar çıkabilmektedir (karşılaştırma olarak, konvansiyonel tarımda iki yılda iki ürün). Şöyle ki, rotasyonda daha fazla kullanıldığı için, konvansiyonel sistemler daha fazla mısır ve soya üretir, fakat orgnik sistemler daha çeşitli bir yelpazede gıda ve besin yetiştirir, zorlu koşullarda bile ürün almaya daha elverişlidir. 

TOPRAK SAĞLIĞI

Bitkilerin sağlıklı olabilmesi için, büyüdükleri toprağın da sağlıklı olması gerekir. Sağlıklı toprak ise, üretimi kısıtlayan hastalık, verim veya zararlı sorunlarıyla karşılaşmadan ve olağan dışı takviyeler ile desteklere ihtiyaç duymadan, bitkilerin azami üretkenliğe ulaşmasını sağlayan toprak olarak tanımlanabilir. 

Iowa Devlet Üniversitesi toprak bilimcileri ve Çevre Çalışma Grubu’na göre, Amerika’nın ‘‘Mısır Kuşağı’’ndaki üst toprak kaybı, devlet tahminlerinden 12 kat daha hızlı gerçekleşmektedir. ÇSD organik sistemleri, yıllar içinde konvansiyonel sistemlerin göstermeyi başaramadığı bazı önemli gelişmeler sergilemiş, erozyonla yok olmaktan ziyade, kendini yenileyen bir toprak oluşturmuştur.

Organik madde ve mikro-canlılarca zengin, bereketli bir toprak, bitkiler için daha istikrarlı bir ortam oluşturur. Zorlu iklim koşulları altında, organik olarak yönetilen toprağın bitkileri besleme becerisi daha yüksektir. Çiftçilik Sistemleri Denemesi, toprak kalitesi hakkında şunları ortaya çıkarmıştır:

  • Toprak sağlığı, organik sistemlerde zaman içinde artmış, konvansiyonel sistemlerde ise temelde değişmeden kalmıştır. Toprak sağlığı ölçütlerinden biri, içerdiği karbon miktarıdır. Karbon, toprakta birçok kritik işlevi yerine getirir: bitki besin maddesi depolar, toprak parçacıklarının birbirine tutunmasını (topaklanmayı) sağlar, toprak ısısını korur, mikro-canlılar için besin kaynağıdır, ağır metaller ve pestisitleri bağlar, su tutma ve havalanma kapasitesini artırır, ve daha birçok faydası vardır. Yani, ne kadar karbon, o kadar iyi!
  • En yüksek karbon miktarı, organik hayvan gübresi siteminde, sonra organik baklagil sisteminde görülmüştür. Konvansiyonel sistem, özellikle son yıllarda, karbon kaybetmiştir. 
  • Organik tarlalardaki yeraltı suyu yenilenmiş ve yüzey akışı yavaşlamıştır. Organik sistemlerde, toprağa nüfuz eden su hacmi %15-20 daha yüksektir. Yağmur suyu, yüzeyden akmak ve akarken toprağı da beraberinde taşımak yerine, yeraltı su kaynaklarını yeniler, toprağın ait olduğu yerde, yani tarlada kalmasını sağlar. 
  • Organik sistemlerdeki topraklar, su depolamak ve kullanmakta çok daha verimlidir. Bu, bitkilerin ihtiyacı olan suyun ‘‘stoklarda bulunduğu’’ ve bu stoklara daha rahat ulaştıkları anlamına gelir. 

Sentetik formda uygulanan bitki besin maddeleri, hayvan gübresi, kompost veya yer örtücülerin sağladığı besinlere kıyasla, toprağın içinden daha hızlı geçer ve süzülür, böylece hem yüzey hem de yüzey altı su kaynaklarına karışır. Bu önemli besin maddeleri, yağmur yağdığı veya karlar eridiği zaman topraktan akıp gittiği için, bir sonraki ürüne olumsuz etki eder. Sentetik besin maddeleri (ör. azot, fosfor, potasyum) kullanmanın sebeplerinden biri, bu sayede kendiyle çelişir, çünkü besin maddeleri, bitkilerin alamayacağı hâle dönüşür

Kısaca, organik tarım, daha fazla ‘‘iyi şeyi’’ daha uzun süre boyunca korurken, kimyasal sistemler bu ‘‘iyi şeyleri’’ çok daha hızlı kaybeder. 

HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:08_Tarla.tiff

REKOLTE

Bir sistemin sürdürülebilir olması için, küresel nüfusun tamamını yalnızca şimdi veya on yıl sonra değil, yüz yıl veya daha uzun süre boyunca besleyebilmelidir. 

ÇSD tarlalarının organik tarıma geçtiği ilk üç seneden itibaren, organik mısır tarlaları konvansiyonel tarlalardan daha az ürün vermemiştir. Günümüzde, konvansiyonel yetiştiriciler herbisit-dirençli süper-otlarla mücadelede her geçen gün daha güçlü kimyasallar kullanmak zorunda kalırken, ÇSD organik ürünleri istenmeye otlara karşı kendini korur, herbisitler olmadan da aynı miktarda ürün sağlamaktadır. 

Iowa dışından başka bir uzun-vadeli araştırma projesi, Rodale Enstitüsü’nün çalışmalarını desteklemektedir. Organik ile konvansiyonel yöntemlerin 12 yıl boyunca karşılaştırıldığı bir çalışma, geçiş dönemi tamamlandıktan sonra, organik üretilen mısır ve soyanın, ortalamada, konvansiyonel yönetilen bitkilerle neredeyse aynı miktarda gıda üretebildiğini göstermiştir. 

  • 30 yılı aşkın denemeler boyunca, toprak-işlemeli sistemlerde organik mısır ve soyanın konvansiyonel rekoltelere denk geldiği görülmüştür. 
  • Buğday rekoltesi, organik ve konvansiyonel sistemlerde aynıdır. (Buğday, konvansiyonel sistemlerimize 2004’te eklenmiştir.) 
HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:09_Mısır.jpg
Solda, baklagil ile yönetilen mısır, sağda ise konvansiyonel mısır, kurak 1995 yılında ekimden altı hafta sonra. Konvansiyonel mısır, su kıtlığı işaretleri gösteriyor. 
  • Organik mısır rekoltesi, kuraklık yıllarında, konvansiyonel mısırdan %31 daha fazlaydı. Bu kurak dönem rakamları, konvansiyonel (kuraklığa dirençli olmayan) çeşitlere kıyasla yalnızca %6.7 – %13.3 artış göstermiş ‘‘kuraklığa dayanıklı’’ GDO türleriyle karşılaştırınca, oldukça dikkat çekicidir. 
  • Organik sistemlerdeki mısır ve soya ürünleri, istenmeyen ot rekabetinde konvansiyonel eşlerine kıyasla çok daha yüksek başarı göstermiş ve aynı miktarda verim alınmıştır. Bu, herbisit-dirençli otların konvansiyonel sistemlerde artmakta olduğunu göz önüne alınca önem kazanmakta, organik toprakların sağlığını ve üretkenliğini vurgulamaktadır (toprak, hem istenmeyen otları, hem de ürün verimini koruyabilmektedir). 
HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:10_Şekil_2.jpg
HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:11_Tarla.tiff

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ BİTKİLER

Tarım Bakanlığı’na göre, şu anda Birleşik Devletler’de yetiştirilen soyanın %94’ü ve mısırın %72’si, herbisitlere direnç göstermesi veya kendi pestisitini salgılaması için genetiği değiştirilmiş ürünlerdir. Bu nedenle, genetiği değiştirilmiş (GD) mısır ve soya, Amerikan tarımını daha iyi yansıtabilmesi amacıyla, 2008 yılında ÇSD’ye dâhil edilmiştir. GM çeşitleri, tüm konvansiyonel tarlalarımızda kullanılmaktadır.

GD bitkileri, performanslarını ölçmek için değil, güncel Amerikan tarımını yansıtması için kullanıyoruz. Verilerimiz şimdilik yalnızca üç yılı kapsasa da, topluluk içinde yürütülen araştırmalar GD ürünlerin bazı belirgin zayıflıklarını öne çıkarıyor: 

  • Minnesota Üniversitesi’nin bir çalışmasına göre, GD çeşitleri yetiştiren çiftçiler, 14 yıllık bir süreç içinde, GD olmayan ürün yetiştirmeye devam eden çiftçilere kıyasla daha az para kazanmıştır
  • Biyoteknoloji araştırmalarına yapılan çok büyük kamusal ve özel yatırımlara rağmen, geleneksel bitki ıslahı ve çiftçilik yöntemleri, başlıca tahıl bitkilerinin rekoltesini GD çeşitlerine kıyasla 3-4 kat artırmıştır. 
HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:12_Traktör.tiff
Tarımda yaygın olarak kullanılan pestisitlere, içme sularında rastlanmaktadır; hatta bazen izin verilen seviyelerin de üzerinde
  • Birçoğu doğrudan GD ürünlerle ilişkili, 197 adet herbisit-dirençli istenmeyen ot vardır ve bu liste gün geçtikçe uzamaktadır. 
  • Geliştirilmekte olan dirençli GD ürünler arttıkça, herbisit kullanımında bir patlama meydana gelmiştir. Kalıntı konsantrasyonlarının artmasıyla birlikte, EPA (Çevre Koruma Ajansı), gıdalarımızda izin verilen glifosat (Roundup®) düzeyini 20-kat artırmıştır. 

DÜNYAYI BESLEMEK

Tarım şirketleri, artan dünya nüfusunu beslemek için tarımsal verimin de artması gerektiği söylemine uzun yıllardır tutunmaktadır. Fakat, dünyayı beslemek, yalnızca rekolteyle ilgili basit bir konu değildir.

Küresel gıda güvenliği camiası, hızla organik yaklaşımlara kaymaktadır.

  • ‘‘Organik tarım, aynı konvansiyonel tarım gibi, fakat daha az olumsuz çevre etkilerine yol açacak biçimde, küresel gıda ihtiyacını güvenceye alma potansiyeline sahiptir.’’ Bu beyan, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (BM FAO), Uluslararası Organik Tarım ve Gıda Güvenliği Konferansı’ndan alınmıştır.  
  • Bir BM raporuna göre, agro-ekolojik çiftçilik yöntemleri, yalnızca 10 yıl içinde, küresel gıda üretimini iki katına çıkarabilir. Agro-ekoloji uygulamaları, organik uygulamalara benzer olarak, doğal süreçleri taklit etmeyi dener, sentetik spreyler ve diğer girdilerden ziyade, toprak biyolojisi ve çevreye güvenir. 
  • İnsanların ailelerini beslemekte zorlandığı topluluklarda organik yöntemlere geçmek, konvansiyonel yöntemlerden %180 daha fazla hasılat ile sonuçlanabilir. 
HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:13_Başak.tiff

Çeşitli bağımsız araştırmalar, dünyayı beslemekte en iyi seçeneğin küçük ölçekli organik çiftçilik olduğunu göstermektedir; hem şimdi, hem de gelecekte. ÇSD’nin ortaya koyduğu gibi, sağlıklı ve sürdürülebilir yollarla rekabetçi rekolteler sağlamakla kalmaz, yerel toplulukları ve kültürleri de destekler. Dolayısıyla, bundan sonra da konvansiyonel çiftliklerin organik sistemlere geçişini desteklemeye devam edeceğiz. 

EKONOMİ

Organik çiftçiler, konvansiyonel çiftçilere kıyasla, daha azla daha fazla para kazanma potansiyeline sahiptir. Organik pazarı da gittikçe büyümektedir. Organik yiyecek ve içecek satışları, 1990’da 1 milyar $ iken, 2010’da 26.7 milyar $’a ulaşmıştır. Ayrıca, ekonominin yavaşlamasına rağmen, organik meyve ve sebze satışları 2009’a kıyasla 2010 yılında %11.8 artmıştır. 

Organik çiftçilik, toplulukları da zenginleştirir ve istihdam yaratır. Oturmuş organik sistemlerin hem çiftçilere hem de millete uzun vadede ekonomik kazanç getirdiğini açıkça gösteren araştırmalar bulunmaktadır. 

TOPLULUKLARDA

Kırsal Amerikan toplulukları, işçiliği kimyasallar ve makinelerle değiştirmekte olan konvansiyonel tarım eğilimlerinden dolayı zor durumdadır. Organik tarım, bu yönelimi tersine çevirebilir:

  • Bir BM raporuna göre, organik tarım istihdamı teşvik eder, organik-olmayan çiftliklere kıyasla hektar başına %30 daha fazla iş olanağı yaratır. Çiftlikte ürün işleme ve aracısız satış gibi organik çiftçilikte desteklenen uygulamaların da eklenmesiyle, iş olanakları daha da artar. 
  • Organik çiftlik operasyonuna yatırılan paranın daha büyük bir kısmı insanlara gider. 

ÇİFTLİKTE

Çiftçiler rekolteden bahsettiği zaman, bunu doğrudan kâr ile ilişkilendirir; daha fazla ürün, banka hesabında daha fazla para demektir. Daha büyük alanlarda daha fazla ürün yetiştirme yarışı, konvansiyonel tarım endüstrisinin bu gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Fakat, geniş çerçeveden bakınca, durum kesinlikle böyle değildir. 

  • Organik çiftlikler, ciddi oranda daha kârlıdır. Organik Tarım Birliği’ne göre, organik çiftçilerin işletme kârı 45.697 $ iken, konvansiyonel çiftçilerin 25.448 $’dır. 
  • Orta-batıdaki altı devlet üniversitesinin yürüttüğü çalışmaların bir incelemesi, organik tahıl ve soya sistemlerinin, organik üretim primleriyle birlikte, daha yüksek kazanç getirdiğini tespit etmiştir. Çalışmalara göre, organik sistemlerin yarısı, primler olmadan bile hâlâ daha kârlıydı. Diğer yarısı ise, katma değer fiyatı eklendiği zaman konvansiyonel sistemleri hızlıca yakalayarak, geçmiştir. 

ÇSD SAYESİNDE, şunları öğrendik: 

  • Organik sistemler, konvansiyonel sistemlerden neredeyse üç kat daha kârlıdır. Ortalama net kazanç, organik sistemlerde 558 $ / acre* / yıl, konvansiyonel sistemlerde ise 190 $ / acre* / yıl idi. 

*acre: 4.046 m2’ye (yaklaşık 4 dönüme) denk gelen alan ölçü birimi. 

  • Organik sistemler, fiyat primi eklenmeden de konvansiyonel sistemlerle rekabet edebilmektedir. Çok daha düşük girdi maliyetleri sayesinde, konvansiyonel fiyatlandırmayla bile, ekonomik anlamda konvansiyonel sistemlerle rekabet gücü vardır. 
  • En kârlı tahıl ürünü, net 835 $ / acre / yıl ile, organik buğdaydır. 
  • Toprak-işlemesiz konvansiyonel mısır, yalnızca 27 $ / acre / yıl ile, en kârsız üründür. 
HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:14_Şekil_3.jpg
Ekonomik analiz, verilerin en yakın zamanlı ürün sistemi karşılaştırmasını yansıtacağı biçimde 2008-2010 yıllarını kapsamaktadır.

ENERJİ

Dünya’nın enerji krizi sürerken, akılcı ve verimli kaynak kullanımı gittikçe önem kazanacaktır. Konvansiyonel tarım, gübre ve pestisit üretimi, nakliyesi ve uygulaması için muazzam miktarda petrol tüketmektedir. Tüm bu işlemler yüzünden, atmosfere büyük miktarda sera gazı salınmaktadır. Uluslararası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) rakamlarına göre, tarımsal toprak kullanımı, küresel sera gazı salımının %12’sini kaplamaktadır. 

GİRDİLER

HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:15_Şekil_4.jpg
Enerji analizi, verilerin en yakın zamanlı ürün sistemi karşılaştırmasını yansıtacağı biçimde, yalnızca 2008-2010 yıllarını kapsamaktadır.

ÇSD’den elde ettiğimiz verilere göre, organik sistemlerde daha az enerji tüketilir, ve konvansiyonel sistemlerden daha verimlidir:

  • Organik sistemler, konvansiyonel sistemlerden %45 daha az enerji tüketmiştir. 
  • Organik sistemlerdeki başlıca enerji girdisi, motorin yakıttır. 
  • Konvansiyonel sistemlerdeki başlıca enerji girdisi azotlu gübrelerdir ve tüketilen toplam enerjinin %41’ine denk gelir. 
  • Organik sistemlerin üretim verimi, konvansiyonel sistemlerden %28 daha fazladır; enerji tüketimi bakımından en verimsiz sistem, toprak-işlemesiz konvansiyonel sistemdir. 

EMİSYONLAR

ÇSD verileri gösteriyor ki, konvansiyonel sistemlerin atmosfere sera gazı salımına katkısı çok daha fazladır:

  • Konvansiyonel sistemler, organik sistemlere kıyasla, üretilen ürün kg başına %40 daha fazla sera gazı (SG) yayar. 
  • Konvansiyonel sistemlerde doğrudan girdi kaynaklı en büyük SG salımından, gübre üretimi ve çiftlikte yakıt tüketimi sorumludur. 
  • Organik sistemlerde doğrudan girdi kaynaklı en büyük SG salımından, yakıt tüketimi ve tohum maliyetleri sorumludur. 
HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:16_Şekil_5.jpg
(Not: hem organik, hem de konvansiyonel sistemlerde, en yüksek SG salımının kaynağı, mineral gübreler, kompost ve bitki artıklarının sebep olduğu toprak süreçleridir.) 

İNSAN SAĞLIĞI

Konvansiyonel sistemler, birçoğu insanlara ve hayvanlara zehirli olan pestisitlere (herbisitler, insektisitler, fungisitler, vb.) ağır biçimde bağımlıdır. İsimleri, tanımları ve amaçları, öldürmek amacıyla tasarlandıklarını gösterir. 

Pestisitlere düşük seviyelerde maruz kalmanın sessizce ama ciddi sağlık sorunları yarattığını gerçek boyutlarıyla tespit eden çeşitli araştırmalar yürütülmektedir. İçtiğimiz suda, yediğimiz yemekte, ve soluduğumuz havadaki toksinler, neredeyse kaçınılmazdır.

  • Ana rahmine düştüğü dönemde atrazin’e maruz kalan çocuklarda, matematik ve okuma becerileri daha düşüktür. 
  • Araştırmacılar, çocukların idrarında organofosfatlara rastlamış, ve kimyasal göstergelerin milyarda 14 parçaya kadar (parts per billion) çıktığını tespit etmiştir. (Organik beslenmeye geçildiğinde, bunların tamamı ortadan kalkmıştır.) 
  • Şu anda gıdamızda düşük seviyede izin verilen glifosat-bazlı herbisitlerin, farelerde DNA hasarı, kısırlık, düşük sperm sayısı, prostat ve testis kanserine yol açtığı belirlenmiştir. 
  • Pestisitler (yıllardır yasaklı olanlar dâhil), anne sütünde ve bebeklerin göbek kordon kanında hâlâ görülmektedir. 
  • Herbisit ve pestisit ürünlerdeki edilgen maddelerin, en az etken maddeler kadar zehirli olduğu öğrenilmiştir, ve bu maddeler piyasaya sürülmeden önce insan sağlığı etkileri yönünden test edilmezler. 
  • Bazı araştırmalar, belirli tarım kimyasallarının DNA’mızı değiştirebildiğini bulmuştur. Bu, etkilerin nesilden nesile aktarılabildiği anlamına gelir.
  • Şu anda piyasada, tarımsal ve tarım-dışı kullanım amaçlı üretilen 17.000’in üzerinde pestisit ürün bulunmaktadır. Bu kimyasallara maruz kalmanın, beyin / merkezi sinir sistemi bozulmaları, meme, kolon, akciğer, rahim, pankreas, böbrek, testis, mide ve diğer kanser türlerine yol açtığı belirlenmiştir. 
  • EPA, şu anda ticareti yapılan kimyasalların %1’den azına test zorunluluğu uygulamaktadır. 

ÇSD alanımızda, yer altı sularına herbisit ve gübre sızıntısı olup olmadığını tespit etmek amacıyla yürüttüğümüz testler:

  • Konvansiyonel sistemden sızan suda, yasal içme suyu nitrat-azot konsantrasyonu limiti olan milyonda 10 parça sınırının, organik sistemlere kıyasla sıklıkla aşıldığı görülmüştür. 
HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:18_Toprak.tiff
Lisimetreler, bitkilerin kök bölgesinin altındaki suyu toplamak için kullanılır. Toprağın altına yerleştirilmiş, tabanında bir delik olan büyük bir çelik saksıya benzer. Böylece, üzerindeki bitkiden aşağıya sızan suyu biriktirir.
  • Konvansiyonel sistemden sızan atrazin, EPA tarafından içme suyu için belirlenen azami kirlilik seviyesini ara sıra aşmıştır. Ve tüm konvansiyonel numunelerdeki konsantrasyonlar, kurbağalarda deformasyona yol açtığı bilinen milyarda 0.1 parça sınırını aşmıştır.  

RESMİN TAMAMI

Şu anda, bozuk bir sistem içinde gıda üretmeye çabalıyoruz. Başlangıcından yaklaşık 70 yıl sonra, kimyasallara dayanan mevcut tarım sistemimizin zayıflıkları ortaya çıkmıştır bile; toprağın tükenmesi, suların zehirlenmesi, insan ve çevre sağlığı üzerindeki olumsuz etkiler, işlevsizleşmiş kırsal topluluklar… Oysa, değerli zamanımızı ve kaynaklarımızı, güvenilir biyolojik ilkelere dayalı gerçek anlamda sürdürülebilir bir gıda üretim sistemine yatırmalıyız. 

Gıda sistemimizi onarmak için, önce toprak sağlığı ve su kalitesi gibi temel şeylere odaklanmalı, bu kaynakları, aldığımız kadarını geri verecek biçimde, yani geleceğimizi güvenceye alacak şekilde nasıl iyileştirebileceğimizi düşünmeliyiz. Organik üreticiler, toprağı sağlığına kavuşturup iyileştirmek amacıyla, besin maddelerini bağlayacak organik uygulamalar kullanarak, biyoçeşitliliği zenginleştirerek ve sentetik girdileri büyük ölçüde azaltarak, sistemin sürdürülebilirliğini süresiz olarak garantiye almaktadır. Artan dünya nüfusunu yalnızca bugün veya yarın değil, öngörülebilir gelecek içinde besleyebilirler. 

Rodale Enstitüsü olarak, 30 yıl süren özenli karşılaştırma çalışmaları sonucunda, organik yöntemlerin gıda kalitemizi artırdığını, toprak ve su sağlığını iyileştirdiğini ve ülkemizin kırsal kesimini kalkındırdığını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Organik tarım, daha fazla iş olanağı yaratıyor, çiftçilere makul bir gelir sağlıyor, Amerika’nın çiftçi camiasına ve gıda sistemine güvenini tazeliyor. 

Rodale Enstitüsü, Çiftçi Sistemleri Denemesi ile ilk defa toprağa bastığında, hem bu ülkede, hem de ötesinde, devlet üniversitelerinden uluslararası sivil toplum örgütleri ve araştırma çiftliklerine kadar, uzun vadeli diğer birçok organik tarım denemesine ilham vermiştir. ÇSD ile oluşturulan model çoğaltılmakta, daha geniş bir akademik ve tarımsal çevre tarafından onaylanmaktadır.

Peki, bundan sonraki 30 yılda bizi neler bekliyor? Organik tarımın, kimyasal bağımlığısı mevcut sistem ile arasındaki ince farkları araştırmaya devam edeceğiz. Rekolte, ekonomik kârlılık, enerji tüketimi gibi unsurları değerlendirmeyi sürdüreceğiz, çünkü bunlar, çeşitliliğe sahip, sağlıklı, gerçek anlamda sürdürülebilir bir sistemin göstergeleridir. Fakat, ufukta bir değişim de görünmektedir. Farklı bitkileri keşfedeceğimiz, veya rekolte ile ekonomi gibi meselelerin ötesine geçerek, insan sağlığı ve beslenmesini daha derinlemesine ele alacağımız bir değişim söz konusu olabilir. 

Organiğin dünyayı besleyebileceğini gösterdik. Şimdi, dünyayı iyi beslemeye odaklanma zamanı. 

HD:Users:rona:Desktop:Is-Guc:_Çeviri:Buğday:Zehirsiz Sofralar Projesi Çevirileri:19_Rodale_30_Year_Report:Görseller:19_Çiftlik.tiff
Rodale Enstitüsü Çiftlik Sistemleri Denemesi, Anthony Rodale.

Çeviren: Emre Rona

Orjinal metin: https://rodaleinstitute.org/wp-content/uploads/fst-30-year-report.pdf

KAYNAKLAR

  • Badgley, C., Moghtader, J., Quintero, E., Zakem,E., Chappell, M., Avilés-Vázquez, K., Samulon, A., and I. Perfecto. 2007. Organic agriculture and the global food supply. Renewable Agriculture and Food Systems, 22(2): 86-108. 
  • Cox, C., Hug, A., and N. Bruzelius. 2011. Losing Ground. Environmental Working Group. Web (www. ewg.org/losingground/report). August 17, 2011. 
  • De Schutter, O. 2010. Report submitted by the Special Rapporteur on the right to food, Olivier De Schutter. United Nations, General Assembly. Human Rights Council, Sixteenth session, Agenda item3: Promotion and protection of all human rights, civil, political, economic, social and cultural rights, including the right to development. Web (www2. ohchr.org/english/issues/food/docs/A-HRC-16-49. pdf). August 17, 2011. 
  • Delate, K., Duffy, M., Chase, C., Holste, A., Friedrich, H., and N. Wantat. 2003. An economic comparison of organic and conventional grain crops in a long-term agroecological research (LTAR) site in Iowa. American Journal of Alternative Agriculture, Vol. 18 (2): 59–69. 
  • El-Hage Scialabba, N. 2007. Organic Agriculture and Food Safety. Food and Agriculture Organization of the United Nations. Web (ftp://ftp.fao.org/paia/organicag/ ofs/OFS-2007-5.pdf). August 17, 2011. 
  • Fernandez-Cornejo, J. 2011. Agricultural Biotechnology: Adoption of Biotechnology and its Production Impacts. USDA Economic Research Service. Web (www.ers.usda.gov/briefing/ biotechnology/chapter1.htm). August 17, 2011. 
  • Finger, R., El-Benni, N., Kaphengst, T., Evans, C., Herbert, S., Lehmann, B., Morse, S., and N. Stupak. 2011. A meta analysis on farm-level costs and benefits of GM crops. Sustainability, 3(5): 743-762. 
  • Gasniera, C., Dumontb, C., Benachoura, N., Clair, E., Chagnonb, M., and G.E. Séralini. 2009. Glyphosate- based herbicides are toxic and endocrine disruptors in human cell lines. Toxicology, 262: 184–191. 
  • Gurian-Sherman, D. 2009. Failure to Yield: Evaluating the Performance of Genetically Engineered Crops. Union of Concerned Scientists. Web (www.ucsusa. org/assets/documents/food_and_agriculture/failure- to-yield.pdf). August 17, 2011. 
  • Heap, I. The International Survey of Herbicide Resistant Weeds. Web (www.weedscience.org). August 17, 2011. 
  • Liebhardt, W., Andrews, R., Culik, M., Harwood, R., Janke, R., Radke, J., and S. Rieger-Schwartz. 1989. Crop Production During Conversion from Conventional to Low-Input Methods. Agronomy Journal, 81(2):150-159.
  • Lotter, D., Seidel, R., and W. Liebhardt. 2003. The performance of organic and conventional cropping systems in an extreme climate year. American Journal of Alternative Agriculture, 18(3): 146-154. 
  • Lu C., Toepel, K., Irish, R., Fenske, R.A., Barr, D.B., and R. Bravo. 2006. Organic Diets Significantly Lower Children’s Dietary Exposure to Organophosphorus Pesticides. Environmental Health Perspectives, 114: 260-263.
  • Mankame, T., Hokanson, R., Fudge, R., Chowdhary, R., and D. Busbee. 2006. Alteration of gene expression in human cells treated with the agricultural chemical diazinon: possible interaction in fetal development. Human & Experimental Toxicology, 25(5): 225-233. 
  • Pesticide Action Network, North America. Pesticides 101: A Primer. Web (www.panna.org/issues/ pesticides-101-primer). August 17, 2011. 
  • Pimentel, D., Hepperly P., Hanson, J, Douds, D.,and R. Seidel. 2005. Environmental, Energetic, and Economic Comparisons of Organic and Conventional Farming Systems. Bioscience, 55(7): 573-582. Reuben, S., Milliken, E.L., and L.J. Paradis. 2011. 
  • America’s Demographic and Cultural Transformation: Implications for Cancer. National Cancer Institute, The President’s Cancer Panel, 2009 – 2010 Annual Report. 
  • Richard, S., Moslemi, S., Sipahutar, H., Benachour, N., and G.E. Seralini. 2005. Differential Effects of Glyphosate and Roundup on Human Placental Cells and Aromatase. Environmental Health Perspectives, 113: 716-720. 
  • Ryan, M., Smith, R., Mortensen, D., Teasdale, J., Curran, W., Seidel, R., and D. Shumway. 2009. Weed-Crop Competition Relationships Differ between Organic and Conventional Cropping Systems. Weed Research 49, 572–580. 
  • Welsh, R. 1999. The Economics of Organic Grain and Soybean Production in the Midwestern United States. Henry A. Wallace Institute for Alternative Agriculture. 
  • Winchester, P. D., Huskins, J. and J. Ying. 2009. 
  • Agrichemicals in surface water and birth defects in the United States. Acta Paediatrica, 98: 664–669. 
  • 2007 Census of Agriculture, National Agricultural Statistics Service, USDA. 
  • 2011 Organic Industry Survey, Organic Trade Association.