Yerel Pestisit Sorunlarını Önleme Amaçlı Uluslararası Araçlar
Kimyasallara Dair Kurallar ve Sözleşmelerin Birleştirilmiş Bir Rehberi
3- Bu Rehberde Ele Alınan Kurallar & Sözleşmelere Genel Bakış
Bu bölümde, pestisitler dâhil, kimyasalların yönetimine dair başlıca uluslararası sözleşmeler ve mekanizmaların kısa bir geçmişi anlatılmakta ve sonra her biri kısaca tanımlanmaktadır.1 BM çerçevesinde imzalanan sözleşmelerin yanı sıra, zararlı atıkların taşınmasına yönelik Bamako Sözleşmesi gibi önemli bölgesel sözleşmeleri de resmetmekte ve Avrupa Birliği’ndeki kimyasallar mevzuatına yönelik yeni gelişmeleri kapsamaktadır. Tanımlarla beraber, sözleşmeler üzerine daha fazla bilginin bulunabileceği internet sitesi bağlantıları da sunulmuştur.
Bazıları tabiatı bakımından ihtiyâri olan bu uluslararası sözleşmeler ve mekanizmaların hedefindeki hükümetlerin veya endüstri kurumlarının, bu sözleşmelerle önerilen tedbirleri alması beklenmektedir. Pestisitlerin tüm döngüleri boyunca bütün idari yönlerini ele alan temel uluslararası araç, Pestisitlerin Dağıtımı ve Kullanımına Dair Uluslararası Davranış Kuralları, buna bir örnektir.
Diğer uluslararası sözleşmeler, taraf olan ülkeleri bağlayıcı kabul edilir. Bu bağlayıcı sözleşmelere örnek olarak, Bazı Tehlikeli Kimyasallar ve Pestisitlerin Uluslararası Ticaretinde Ön Bildirimli Kabul Usulüne Dair Rotterdam Sözleşmesi, verilebilir. Sözleşmelerin internet sitelerinde, Taraf olan ülkeler, yani mevzubahis sözleşmede belirtilen zorunlulukları yerine getirme sözü vermiş olan ülkeler, sıralanmıştır.
3.1 ULUSLARARASI KİMYASALLAR SÖZLEŞMELERİNİN KISA TARİHİ
İnsan yapımı kimyasalların etkilerini kontrol etmek amacıyla geliştirilen uluslararası araçların, 1970’lerin başlarındaki küresel çevre hareketinin öncesine giden, uzun bir geçmişi vardır. Pestisitler, doğaları gereği, bu erken girişimlerin merkezinde yer almıştır (çünkü canlılara zarar vermek için üretilirler, ve doğaya kasıtlı olarak bırakılırlar). Dahası, pestisitlerin geçtiğimiz 100 yıl içinde hem tarımsal kullanımı, hem de diğer ekonomik ve askeri faaliyetlerdeki yeri, tüm Dünya’da çok yaygınlaşmıştır.
Kimyasallara dair ilk uluslararası sözleşmeler, örneğin, savaş zamanında yanıcı maddelerin kullanımını engellemeye yönelik 1868 tarihli St. Petersburg Bildirisi, uluslararası insan hakları kanunu çerçevesinde yer bulmuştur. Başka bir mihenk taşı ise, 1929’da Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) kurulmasıdır.2Böylece, çeşitli mesleki faaliyetler nedeniyle işçilerin kimyasallara maruz kalmasını engelleyen bir takım araçların yolu açılmıştır.
Pestisitler ve diğer kimyasalların neden olduğu problemleri kontrol etme çabaları, ilk önce ulusal düzeyde, tüketici ve sağlık sorunlarına dair endişeler yüzünden ortaya çıkmıştır.3 Fakat, 1962’de yayınlanan çığır açıcı ‘‘Sessiz Pınar’’4 kitabında da belirtildiği gibi, pestisitlerin muazzam çevresel, ve uluslararası eylem gerektiren sınırlar ötesi etkileri de vardır. Bu noktada, BM Avrupa Ekonomi Komisyonu’nun5, ilk defa 1956’da yayınlanan BM Tehlikeli Malların Taşınmasına Dair Tavsiyeler6 geliştirme çabalarına dikkat çekmek gerekir.
1972 yılında Stockholm’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı7, ‘‘uluslararası öneme sahip kirleticilerin’’8 tanımlanması ve toksik kimyasal atıkların düzenlenmesi için uluslararası işbirliği çağrısı yapmıştır. Stockholm Konferansı’yla, ortak uluslararası çevresel eylemlerin gerçekleştiği bir dönem başlamıştır. 1970’ler ve 1980’ler, genel olarak kimyasallar ve özel olarak pestisitleri kapsayan, hem uluslararası, hem de bölgesel düzeylerde çeşitli sözleşmeler ve girişimlere sahne olmuştur.
Bunların arasında, BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun9, küresel pestisit endüstrisine ve pestisit-kaynaklı tehlikeleri kontrol etmekle yükümlü ulusal hükümetlere yönelik, ihtiyâri davranış kuralları geliştirme çabası da bulunmaktadır. 1985’te onaylanan Pestisitlerin Dağıtımı ve Kullanımına Dair Uluslararası Davranış Kuralları10, yeni gelişmeleri de kapsayacak biçimde genişletildikten sonra, pestisit yönetimine dair en önemli sözleşme olmaya devam etmektedir.
1960’lı ve 70’li yıllarda uluslararası kimyasallar ticaretinin büyümesiyle, UNEP Yönetim Konseyi 1987’de, Uluslararası Ticaretteki Kimyasallara İlişkin Bilgi Değişimi için Londra Rehberleri’ni11 kabul etmiştir. Londra Rehberleri, tehlikeli kimyasallar hakkında mevcut bilgileri daha açık hâle getirmeyi hedefleyen, böylece, ülke yetkililerinin kimyasal madde kullanımıyla ilgili çevre ve sağlık tehlikelerini doğru değerlendirmelerine olanak tanıyan hükümler içermektedir. 1989 yılında hem Londra Rehberleri hem de Davranış Kuralları, Ön Bildirimli Kabul Usulünü (PIC) de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmiş, bu sayede ülke yetkililerinin yasaklı veya ciddi biçimde kısıtlanmış kimyasalların ithalatı için bilinçli kararlar vermelerine yardımcı olmak amaçlanmıştır.
1985’te Ozon Tabakasının Korunmasına Dair Viyana Sözleşmesi12, ve ardından 1987 yılında Montreal Protokol13 imzalanmıştır. 1989’da, tehlikeli atıkların taşınmasına dair Basel Sözleşmesi izalanmış, 1990’da ise, iş yerlerinde kimyasalların güvenli kullanımına ilişkin C170 Sözleşmesi, ILO tarafından kabul edilmiştir.14 Bu bölümün devamında tek tek ele alacağımız bu araçların hepsi, belirli maddelere odaklı (ör. ozon tabakasını incelten maddeler), veya ortam-odaklıdır, yani suya, havaya veya toprağa bırakılan atıkları düzenler (ör. Uluslararası Denizcilik Örgütü sözleşmeleri).
Stockholm’den 20 yıl sonra Rio de Janeiro’da gerçekleştirilen 1992 Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı15, kimyasallar yönetimi için daha genel bir yaklaşım oluşturma fırsatı yaratmıştır. Rio Zirvesi, sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir dizi ilkenin kabul edilmesini sağlamıştır. Bunların arasında, özellikle pestisit gündemiyle ilgili, ihtiyatlılık ilkesi de bulunmaktadır: ‘‘Çok ciddi veya düzeltilemez zarar tehdidi ortaya çıktığında, bilimsel kesinliğin mevcut olmaması, çevresel bozunumu önlemek amacıyla maliyet-etkin tedbirlerin alınmasını engellememelidir.’’16 Rio’ya katılan hükümetler, çevreyi kapasiteleri el verdiğince korumak amacıyla, ihtiyatlılık yaklaşımını geniş çapta uygulamaya karar vermiştir. Ayrıca, Rio Zirvesi, Gündem 21 adıyla bilinen bir uygulama programı da belirlemiştir.17 Gündem 21’in 14. Bölümü sürdürülebilir tarım ve kırsal kalkınmaya, 19. Bölümü ise kimyasallara ayrılmıştır.
Rio Zirvesi’nin ardından kimyasallara yönelik uluslararası eylemler yeniden düzenlenmeye başlamış ve kimyasallar yönetimine odaklı uluslararası forumlar ve zümreler oluşmuştur. Kimyasal maddelerin güvenli biçimde yönetilmesi için gerekli çalışmaları koordine etmek ve geliştirmek amacıyla, Hükümetlerarası Kimyasal Güvenliği Forumu (IFCS)18 ve Uluslararası Kimyasallar Yönetimi Örgütü (IOMC)19 oluşturulmuştur. Çok paydaşlı-yapısıyla IFCS, ulusal hükümetleri ve özel sektördekiler dâhil hükümetler-arası örgütler ile STK’ları bir araya getirmekteyken, IOMC ise BM katılımcısı yedi örgütü koordine etmektedir. Pestisitler konusunda ise, uzun zamandır beklenen Ön Bildirimli Kabul Usulüne Dair Rotterdam Sözleşmesi20 müzakereleri 1998’de, Kalıcı Organik Kirleticilere (KOK’lar) Dair Stockholm Sözleşmesi21 ise 2001 yılında kabul edilmiştir. İkisi de, 2004 yılında yürürlüğe girmiştir.
Rio’dan on yıl sonra, Johannesburg’da toplanan 2002 Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi22, Gündem 21’in uygulamalarında kat edilen mesafeyi değerlendirmiştir. Özellikle endokrin sistemi bozuculara ve belirli insan grupları üzerindeki etkilere odaklanarak, kimyasallar alanında endişe verici yeni meseleleri tanımlamıştır. Daha genel anlamda ise, daha kapsamlı bir kimyasallar yönetimi yaklaşımına olan ihtiyacı onaylamıi ve UNEP’in 2006’da Dubai’de kabul edilen Uluslararası Kimyasallar Yönetimi Stratejik Yaklaşımı (SAICM) girişimini ortaya çıkarmıştır.23 Gönüllü ve kapsayıcı bir mekanizma olan SAICM’in, hâlâ yapım aşamasında olduğu söylenebilir. Daha yakın zamanlarda ise, çevreye salınan insan kaynaklı cıva miktarını azaltmak için yürütülen uluslararası çalışmalar ilgiyle artmaktadır.
Aşağıdaki şekil, hâlâ güncel olan uluslararası sözleşmeler arasındaki ilişkilerin görsel bir tablosunu sunmaktadır. Bunların kapsayıcı mekanizmasını SAICM oluşturmaktadır. Kimyasalların Küresel Uyumlaştırılmış Sınıflandırma ve Etiketleme Sistemi (GHS)24 ile birlikte, tüm kimyasal maddeleri kapsamaktadır. Kilit taşlarını, belirli kimyasallara odaklanan iradi ve bağlayıcı sözleşmeler, yapının temelini ise işçi güvenliği, taşıma güvenliği, ömrünü tamamlamış ürünler güvenliği (atık yönetimi/taşıma), ve çevre ile biyoçeşitliliği koruyan uluslararası araçlar oluşturmaktadır.
Şekil 3.1: Kimyasallar yönetimi Uluslararası Çerçevesi
3.2 ULUSLARARASI KİMYASALLAR SÖZLEŞMELERİNİN KISA TARİHİ
Aşağıdaki tabloda, bağlayıcı olmayan anlaşmalar özetlenmiştir. Her birinin amacı ve güncel durumunun yanı sıra, pestisit ‘‘ürün ömrü’’nün hangi yönlerini kapsadığı belirtilmiştir (pestisit ‘‘ürün ömrü’’ tanımı için 4. Bölüme bakınız). Pestisit yönetimi hususunda mevcut başlıca araç, bağlayıcılığı olmayan, Pestisitlerin Dağıtımı ve Kullanımına Dair Uluslararası Davranış Kuralları’dır (‘‘Davranış Kuralları’’). Fakat, pestisitlerin genel anlamda güvenli yönetimine ilişkin birkaç önemli uluslararası yükümlülük daha bulunmaktadır.
Tablo 3.1: İradi Anlaşmalar
İsim | Kabul Tarihi | Kapsam | Hedefler | Pestisit ürün ömrü |
Kurallar ve rehberlik (bağlayıcı olmayan araçlar) | ||||
Pestisitlerin Dağıtımı ve Kullanımına Dair Uluslararası Davranış Kuralları | 1985 1989’da değişiklik; 2002’de revizyon | Tüm pestisitler | Pestisit ticareti ve kullanımıyla ilişkili tüm kamu & özel kurumlar için, özellikle de düzenlemelerin yetersiz olduğu yerlerde iradi standartlar belirler | Pestisit ürün ömrünün tamamını kapsar |
WHO Pestisitleri Değerlendirme Programı | 1960 | Halk sağlığı amacıyla kullanılan pestisitler | Halk sağlığı kullanımları için güvenli ve maliyet-etkin pestisit alternatiflerinin araştırılmasını kolaylaştırmak; seçici ve aklı başında uygulamaları için politika & kılavuzlar oluşturmak | Sınıflandırma ve etiketleme (kayıt ve dağıtım) |
Kimyasalların Küresel Uyumlaştırılmış Sınıflandırma ve Etiketleme Sistemi (GHS) | 2003’te onaylanmış, 2005 ve 2007’de revize edilmiştir | Tüm kimyasallar | Kimyasalların depolama, taşıma ve kullanımı sırasında sağlık ve çevrenin daha iyi korunması için, fiziksel tehlike & toksisite bilgilerinin ortaya çıkarıldığına emin olmak | Sınıflandırma ve etiketleme (kayıt ve dağıtım) |
BM Tehlikeli Malların Taşınmasına Dair Tavsiyeler | 1956; 1996’da gözden geçirilmiştir | Tüm kimyasallar | Taşıma sırasında insanların, malların ve çevrenin korunmasını güvence altına almak | Taşıma (üretim ve formülasyon arasında; dağıtım sırasında) |
Uluslararası Gıda Standartları (Kodeks Alimentarius) ve Bitki Sağlığı Standartları | Kodeks Alimentarius Komisyonu 1963’te kurulmuştur | Gıdalardaki kimyasal kalıntıları | Tüketici sağlığını korumak, adil ticaret uygulamaları oturtmak, ve uluslararası hükümet örgütleri ile STK’ların gıda standardı çalışmalarını koordine etmek | Kullanım (pestisit uygulamaları) |
Gündem 21’in 19. Bölümü & Uluslararası Kimyasallar Güvenliği Forumu | 1992 Rio Sözleşmesi | Tüm kimyasallar | Kimyasal güvenliği sağlamak | Ürün ömrünün tamamı |
Uluslararası Kimyasallar Yönetimi Stratejik Yaklaşımı (SAICM) | 2006’da kabul edilmiştir | Tüm kimyasallar | Kimyasal madde üretimi ve kullanımının, çevre ve insan sağlığı üzerindeki ciddi olumsuz etkilerini 2020’ye kadar en aza indirmek | Ürün ömrünün tamamı |
UNEP Küresel Cıva Ortaklığı | 2002’de başlamıştır | Cıva | Salımı azaltmak suretiyle, insan sağlığı ve çevrenin korunması | Üretim & kullanım |
3.2.1 Pestisitlerin Dağıtımı ve Kullanımına Dair Uluslararası Davranış Kuralları
Pestisitlerin Dağıtımı ve Kullanımına Dair Uluslararası Davranış Kuralları (Davranış Kuralları), başlıca paydaşların pestisit güvenliğine dair görev ve sorumluluklarını belirleyen temel uluslararası araçtır.25 Güvenli pestisit yönetim uygulamalarına ilişkin, hükümet yetkilileri ve pestisit endüstrisinin yanı sıra, sivil toplum için de uluslararası bir standart ve referans noktası olmak amacıyla tasarlanmış, isteğe bağlı bir araçtır. Davranış Kuralları, risk azaltımını, insan sağlığı ve çevrenin korunmasını ve sürdürülebilir tarımın kalkınmasını (pestisitlerin daha etkin kullanılması ve EZY stratejileri uygulamalarıyla) destekleme odaklıdır. Özellikle, yasal düzenleme kapasitesi kısıtlı olan, ve iş/yaşam koşullarının pestisit kullanımını daha riskli hâle getirdiği ülkelerdeki pestisit etkileri, endişe vericidir.
Davranış Kuralları, ilk olarak 1985’te, Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Konferansı’nın 25. Oturumu’nda kabul edilmiştir.26 Hedefi, ‘‘pestisitlerin tarım, halk sağlığı ve kişisel refahın iyileştirilmesi amacıyla kullanılabilirliği, düzenlemeleri, pazarlaması ve uygulamalarında uluslararası özgüven yaratmaktır.’’ İlk taslağı, o zamanlar tartışmalı olan ön bildirimli kabul usullerini (PIC) kapsamamaktaydı, fakat PAN’ın koordine sivil toplum eylemi sayesinde, 1987 FAO Konferansı’nda PIC ilkesi de kabul edilmiştir. Davranış Kuralları, isteğe bağlı uygulama için gerekli mekanizmaları çalışarak geçen iki yılın ardından, 1989’da, PIC’i kapsayacak biçimde değiştirilmiş ve böylece PIC koşulları yürürlüğe girmiştir.
FAO, 1998’de kabul edilen Rotterdam Sözleşmesi’nn de etkisiyle, değişmekte olan uluslararası politika çerçeveleri ışığında, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki bazı pestisit yönetim sorunlarının devam etmesi nedeniyle, Kurallar’ı güncelleme ve yenileme sürecini başlatmıştır. Yenilenmiş Kurallar, FAO’nun 187 üye ülkesi tarafından 2002’de, pestisit yönetimine ilişkin kabul edilebilir asgari küresel standart olarak kabul edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)27, Davranış Kuralları’nın yaygınlaştırılması ve uygulanmasında FAO ile işbirliğine başlamıştır.
2002’de yenilenerek, tüm ürün ömür döngüsü yaklaşımını benimseyen Davranış Kuralları, pestisitlerin geliştirilmesi, üretimi, yönetimi, paketlemesi, etiketlemesi, dağıtımı, taşınması, uygulaması, kullanımı, kontrolü ve bertarafını ele almaktadır. Pestisitlerin yönetimi, test edilmesi, insan sağlığı ve çevre risklerinin azaltılması, yasal düzenleme zorunlulukları, bulunabilirliği ve kullanımı, dağıtımı ve ticareti, etiketlenmesi, paketlenmesi, depolanması, bertarafı ve ürün tanıtımı için detaylı standartlar belirlenmiştir.
FAO tarafından, Davranış Kuralları’nı tamamlayacak biçimde, pestisit yönetiminin çeşitli yönlerine ilişkin daha detaylı teknik ve yasal kılavuzlar yayınlanmış28, örneğin, zararlılar ile pestisitler için yönetim politikası, pestisit tanıtımı kılavuzları, ve hükümetler ile endüstrinin Kurallar’ı nasıl uygulayabileceği hakkında yardımcı bilgiler sunmuştur.
FAO, Bitki Koruma Hizmeti aracılığıyla, pestisit yönetimine dair çeşitli diğer faaliyetler de yürütmektedir. Bunlar arasında, pestisitlerin çevreye ve insan sağlığına etkilerini azaltmayı hedefleyen, somut pestisit yönetimi programları da bulunmaktadır, örneğin:
- kalıntı analizi
- ürün standartları ve analiz yöntemleri
- miadı dolmuş pestisit stoklarının önüne geçmek ve bertaraf yöntemleri
- pestisitlerin kontrol edilmesi amacıyla atılan uluslararası adımlar hakkında bilgi alışverişi
Davranış Kuralları, pestisit yönetiminde kamu yararına çalışan grupların rolünü de göz önüne almaktadır. Uluslararası Pestisit Eylem Ağı (PAN) ve PAN’a bağlı bölgesel şubeler, Kurallar’ın standartlarını teşvik etmek, pestisitlerin nasıl tanıtıldığı, dağıtıldığı, satıldığı ve kullanıldığını izlemekte yardımcıdır.29 CropLife adlı endüstri ticaret grubu, Kurallar’a bağlığı, üyelik için şart koşmaktadır.
3.2.2 WHO Pestisit Değerlendirme Programı
WHO, Pestisit Değerlendirme Programı’nı (WHOPES)30, 1960 yılında kurmuştur. WHOPES, pestisitlerin halk sağlığı amaçlarıyla test ve değerlendirilmesini teşvik ve koordine eder; örneğin, sıtma, deng ve Chagas gibi ara konakçılar ve taşıyıcılar ile yayılan vektör kaynaklı hastalıkların kontrolünde. Bu hastalıklar, birçok tropikal ve sub-tropikal iklim ülkesinin başlıca hastalık ve ölüm sebepleri arasındadır ve ekonomik/sosyal kalkınmanın karşısındaki ciddi engellerdendir.
WHOPES, çalışmalarını, çeşitli hükümet temsilcileri, pestisit ve pestisit uygulama teçhizatı üreticileri, WHO İşbirliği Merkezleri ve araştırma enstitülerinin yanı sıra, Uluslararası Kimyasal Güvenliği Programı (IPCS) gibi WHO girişimlerinin katılımıyla, sürdürmektedir. Mevcut hâliyle, dört aşamalı bir değerlendirme ve test programından oluşmakta, halk sağlığını tehdit eden pestisitlerin güvenliğini, tesirini ve operasyonel kabul edilebilirliğini araştırarak, kalite ve uluslararası ticaret şartnameleri geliştirmektedir.
WHO, yıllardır FAO ile birlikte pestisit meseleleri üzerine çalışmaktadır. BM Gıda ve Tarım Örgütü ile Dünya Sağlık Örgütü, 2001 yılında, ortaklaşa pestisit şartnameleri geliştirmeye karar vermiş, pestisit niteliğine ilişkin emsalsiz, sağlam ve evrensel geçerliği olan standartlar oluşturmayı hedeflemiştir.
Bu ortak program, iki Örgüt arasındaki bir Mutabakat Zaptı’nı temel almaktadır. Pestisitlere dair WHO ve FAO şartnamelerini geliştirme ve kullanım rehberi31, bu ortak programın ilk yayınıdır ve daha önce WHO veya FAO tarafından bu konu üzerine hazırlanmış tüm rehber ve kılavuzların yerini almıştır. Tarım ve halk sağlığı amaçlı kullanılan pestisitlere ilişkin standart süreçler, birleşik zorunluluklar ve prosedürler, uyumlaştırılmış tanımlar ve terminoloji, teknik rehberler ve standartlar sunmaktadır.
3.2.3 Küresel Uyumlaştırılmış Sınıflandırma ve Etiketleme Sistemi (GHS)
Gündem 21’in 19. Bölümü, malzeme güvenliği veri listeleri ve kolay anlaşılır simgeler de içeren küresel uyumlaştırılmış bir tehlike sınıflandırma ve buna uygun bir etiketleme sisteminin, 2000 yılına kadar hazırlanmasını önermiştir. Küresel Uyumlaştırılmış Sistem (GHS) geliştirme işi, Kimyasalların Güvenilir Yönetimine Dair Örgütlerarası Program (IOMC) ile, buna bağlı Kimyasal Sınıflandırma Sistemleri Uyumlaştırma Koordinasyon Grubu (CG/HCCS) tarafından yürütülmüştür. Tehlike iletişimi için Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO); sağlık ve çevre tehlikelerinin sınıflandırılması için Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD); fiziksel tehlikeler için ise Birleşmiş Milletler Tehlikeli Malların Taşınması Uzmanları Alt-Komitesi ve ILO’ya danışılmıştır.
2002’de kabul edilen Johannesburg Uygulama Planı, 2008 yılına kadar küresel düzeyde tam faaliyete geçmeyi hedefleyerek, ülkelerin bu yeni GHS’yi mümkün olduğunca hızla uygulamaya başlamasını desteklemiştir. GHS, tüm Dünya’da uygulamaya hazır hâliyle, 2004 yılında yayınlanmıştır. O zamandan bu yana iki kere gözden geçirilmiştir.32 Dünya’nın çeşitli bölgelerinden deneme ülkeleri, GHS’yi ulusal uygulamaları arasına almaya başlamıştır.
GHS, kimyasallar yönetiminin iki anahtar alanını uyumlaştırmıştır: maddeler ve karışımların sağlık, çevre ve fiziksel tehlikelerine göre sınıflandırma kriterleri; ve etiketleme ile güvenlik veri listeleri de dâhil olmak üzere, tehlike iletişimi. GHS, tüm zararlı kimyasalları kapsamaktadır, ve Sistem’in tehlike iletişim öğelerinin uygulama şekilleri, ürün kategorisine veya ürün ömrünün hangi aşamasında olduğuna göre değişmektedir. GHS, uygulama için gerekli bilgileri insan deneyimleri, epidemiyolojik veriler ve klinik testlerden alan en güncel verilere dayanmaktadır. GHS’nin bazı alanları hâlâ geliştirilmektedir.
GHS, saf kimyasal maddeleri, seyreltilmiş çözeltilerini ve kimyasal madde karışımlarını kapsamaktadır ve bu maddeler ile karışımların yalnızca kendine özgü zararlı özellikleri göz önüne alınmaktadır. Uyumlaştırılmış tehlike iletişim sistemi, GHS’deki her bir zarar sınıfı ve kategorisi hakkında ayrı ayrı bilgi aktarımı için etiketleme araçları de içermektedir. Uyumlaştırılmış sistemin amacı, bu bilgileri hedef kitlenin rahatça anlayabileceği bir dilde sunmaktır. Temel araçlarından biri olan Güvenlik Veri Listesi (SDS), bir kimyasal madde veya karışım hakkında, alınması gereken güvenlik önlemleri dâhil, detaylı bilgiler sağlar. Bu bilgiler, hem işverenler hem de çalışanların iş yerindeki tehlikeli kimyasalları nasıl idâre etmesi gerektiğine dair referans kaynak işlevi görür.
GHS altında geliştirilmiş, akut toksisiteye dayalı sınıflandırma ve etiketleme sisteminin, pestisitleri zararına göre sınıflandıran geleneksel WHO sisteminden farklı bazı noktaları vardır.33 WHO, şu günlerde Pestisit Sınıflandırması’nı GHS’ye uyumlaştırmaktadır, ve bu sürecin sonuçları, 2008’de yayınlanacak yenilenmiş Sınıflandırma Rehberi’nde yer alacaktır.
3.2.4 BM Tehlikeli Malların Taşınmasına Dair Tavsiyeler
Aynı zamanda ‘‘Turuncu Kitap’’ olarak da bilinen BM Tehlikeli Malların Taşınmasına Dair Tavsiyeler34, BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nin Tehlikeli Malların Taşınması Uzmanlar Komitesi tarafından, tehlikeli malların uluslararası nakliyatını kapsayan kuralların dünya çapında uyumlaştırılması amacıyla geliştirilmiştir. Turuncu Kitap’ta belirtilen isteğe bağlı tedbirler, insanların, malların ve çevrenin, taşıma sırasında güvenliğini sağlamak için oluşturulmuştur. Özellikle, taşıma ve nakliyat sırasında oluşabilecek fiziksel tehlikeleri (ör. yakıcı veya patlayıcı maddeler), ve sevkiyat sırasında meydana gelebilecek kısa vadeli maruz kalmanın akut sağlık etkilerini en aza indirmeyi hedeflemektedir. Model Düzenlemeler ise, sınıflandırma ve sınıfların tanımlanması, başlıca tehlikeli maddelerin listesi, genel ambalaj zorunlulukları, test prosedürleri, işaretleme, etikeleme, ve sevkiyat belgelerine dair ilkeleri kapsamaktadır.
Tavsiyelerin ilk versiyonu 1956’da yayınlanmış, teknolojinin ve tüketici ihtiyaçlarının değişmesine paralel biçimde, yıllar içinde düzenli olarak yenilenmiş ve güncellenmiştir. 1996’da kabul edilen Tehlikeli Malların Taşınmasına Dair Model Düzenlemeler35, tehlikeli malların taşınmasına ilişkin tüm model, ulusal ve uluslararası düzenlemelere Tavsiyeler’in dâhil edilmesini kolaylaştırmayı amaçlamıştır.
Komite’nin yetkileri, kimyasallara ilişkin çeşitli düzenleme usüllerine uygulanabilecek bazı sınıflandırma ve etiketleme sistemlerinin küresel çapta uyumlaştırılması amacıyla, örneğin taşıma, iş yeri güvenliği, tüketici güvenliği, çevre güvenliği, vb., 1999 yılında genişletilmiştir. Böylece, Komite, ‘‘Tehlikeli Malların Taşınması ve Kimyasalların Küresel Uyumlaştırılmış Sınıflandırma ve Etiketleme Sistemi Uzmanlar Komitesi’’ adını almıştır. GHS oluşturma çalışmaları, yukarıda anlatılmıştır (Bkz. 3.2.3).
BM Tavsiyeleri ve Model Düzenlemeleri, hükümetlerin tehlikeli mal taşınmasına ilişkin ulusal çapta zorunluluklar geliştirmesinin yanı sıra, Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO)36 ve Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO)37 gibi uluslararası örgütlerin de, deniz, hava, demiryolu ve iç sularda uluslararası tehlikeli madde taşınmasına dair düzenlemeler oluşturmasını kolaylaştırır.
Dolayısıyla, belirli taşıma usüllerine ilişkin uluslararası sözleşmeler ile de bağlantılıdır:
- BM ECE’nin 1957’de kabul edilen Tehlikeli Malların Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına İlişkin Avrupa Anlaşması (ADR), o zamandan bu yana sıklıkla yenilenmiştir. ADR kısaca, söz konusu tehlikeli malların (tehlikeli malların paketlenmesi ve etiketlenmesi, EK A) ve tehlikeli mal taşıyan araçların (aracın yapımı, teçhizatı ve operasyonu, EK B) belirli koşulları yerine getirmesi şartıyla, karayoluyla uluslararası nakliyatına izin vermektedir. Birleştirilerek, ‘‘yeniden yapılandırılmış’’ ADR, 2005 yılının başında yayınlanmıştır.38
- IMO tarafından korunan ve güncellenen Tehlikeli Mallara Dair Uluslararası Denizclik Kuralları (IMDG)39, deniz yoluyla taşınan tehlikeli maddelerin büyük çoğunluğunu düzenlemektedir. Tehlikeli malların gemilerde güvenle taşınmasını, tayfa güvenliğini korumayı ve deniz kirliliğini önlemeyi amaçlamaktadır. BM Model Düzenlemeleri’ni temel alarak, tehlikeli mallar ve maddelerin deniz yoluyla taşınmasında ek zorunluluklar da getirmektedir, örneğin, deniz kirleticilerine dair zorunluluklar, konteyner yükleme prosedürleri, güverte güvenliğine ilişkin istif, ayrım ve diğer koşullar.
- ICAO’nun kontrolündeki, Tehlikleli Malların Havayoluyla Güvenli Taşınmasına İlişkin Teknik Talimatlar da, tehlikeli malların sınıflandırılmasıyla ilgilidir.40 A), taşınması tüm koşullarda yasak olan; B) normal koşullarda hem yolcu hem de kargo uçaklarında yasaklı, fakat olağandışı koşullarda ilgili Devlet tarafından muafiyet verilebilecek olan; C) normal koşullarda yolcu uçaklarında yasak, ama kargo uçaklarında izinli olan, ve D), normal koşullarda hem yolcu hem de kargo uçaklarında taşınabilecek malları tanımlamaktadır. Teknik Talimatlar, ICAO Üye Devletleri’nin, tehlikeli malların havayoluyla taşınması üzerinde kontrol sahibi olmak amacıyla ulusal yasalara eklemesi gereken, uluslararası standartlardır.
- Tehlikeli Malların Demiryoluyla Uluslararası Taşınmasına Dair Düzenlemeler (RID)41, Uluslararası Demiryolu Taşımacılığı Hükümetlerarası Örgütü (OTIF)42 tarafından yönetilmekte ve güncellenmektedir.
- Tehlikeli Malların İç Su Yollarında Uluslararası Taşınmasına Dair Avrupa Anlaşması (ADN)43, UN ECE tarafından 2000 yılında kabul edilmiştir.
3.2.5 Pestisit Kalıntılarına Dair Kodeks Alimentarius & FAO/WHO Ortak Oturumu
FAO ve WHO tarafından 1963’te oluşturulan Kodeks Alimentarius Komisyonu44, FAO/WHO Ortak Gıda Standartları Programı kapsamında, gıda standartları, kılavuzlar ve uygulama kuralları gibi metinler geliştirmek amacıyla çalışmaktadır. Ortak Gıda Standartları Programı’nın temel hedefleri, tüketici sağlığını korumak, gıda ticaretinde adil ticaret uygulamaları oluşturmak, ve uluslararası hükümet ve sivil toplum örgütlerinin yürüttüğü tüm gıda standardı çalışmalarının koordinasyonunu desteklemektir.
Komisyon çalışmalarının önemli alanlarından biri, Kodeks Alimentarius Komisyonu’nun bir alt grubu olan Pestisit Kalıntılarına Dair Kodeks Komitesi’nin (CCPR) yardımıyla, gıda, yem ve diğer mal gruplarındaki pestisitler için maksimum kalıntı seviyesi (MKS) standartları uygulamaktır.
Bu süreç, Pestisit Kalıntılarına Dair FAO/WHO Ortak Oturumu’nun (JMPR) kalıntı analizi yürütmesiyle başlar. JMPR, her yıl bir araya gelerek, gıdalardaki pestisit kalıntılarına yönelik bilimsel değerlendirmeler yürütür ve uluslararası ticareti yapılan gıdalarda kabul edilebilir pestisit kalıntısı seviyelerine dair önerilerde bulunur. JMPR uzmanları, gözetim altında yürütülen deneylerle, tanınan/kayıtlı kullanım örüntüleri, kalıntıların akıbeti, hayvan ve bitki metabolizma verileri ile analitik metodoloji ve kalıntı verilerini değerlendirir. JMPR, bu bilgiler ışığında, her bir gıda ve yem maddesinde, veya iyi tanımlanmış ürün gruplarında bulunan ayrı ayrı pestisitler için, CCPR’ye MKS’ler önerir. CCPR ise, önerileri değerlendirir ve Kodeks Alimentarius Komisyonu’nun iki yılda bir yapılan toplantısında bunların Kodeks azami kalıntı seviyeleri (CXL’ler) olarak belirlenmesi için MKS tavsiyelerinde bulunur.45
3.2.6 Gündem 21, Bölüm 19
1992 Rio Konferansı’nda 178’den fazla hükümetin kabul ettiği Gündem 21, BM örgütleri, ulusal hükümetler ve sivil toplum örgütleri ile endüstri dâhil, çeşitli grupların küresel, ulusal ve bölgesel ölçekte atması gereken adımları belirleyen, kapsamlı ve bağlayıcılığı bulunmayan bir araçtır. Gündem 21’in 19. Bölümü, ‘‘Zehirli ve tehlikeli ürünlerin yasadışı uluslararası trafiğinin engellenmesi de dâhil olmak üzere, toksik kimyasalların çevreye güvenli yönetimi’’46 olarak adlandırılmıştır.
Bölüm 19, ‘‘toksik kimyasalların sürdürülebilir kalkınma prensipleri dâhilinde ve insanlığın yaşam kalitesini artıracak şekilde, güvenli çevresel yönetimi için yapılması gereken daha çok şey olduğunu’’ söylemektedir. Uluslararası Kimyasallar Güvenliği Programı (IPCS)47 altında, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP)48, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)49 ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO)50 kimyasal güvenliği üzerine işbirliğini, toksik kimyasalların güvenli çevresel yönetimi için uluslararası işbirliğinin merkezine konumlandırmaktadır.
Bölüm 19, kimyasal güvenliğini sağlamakta bir önkoşul olarak, kimyasal risklere dair mümkün olduğunca geniş bir farkındalık yaratma planını ortaya atmıştır. Halkın ve işçilerin, tehlikeli maddelerin ne olup ne olmadığını bilme hakkını öne sürmüş, fakat endüstrinin gizli ticari bilgilerini koruma hakkını da göz ardı etmemiştir.
Kimyasalların güvenli yönetimine dair en iyi uygulamalar arasında, tehlike değerlendirmesi (kimyasalların özelliklerine dayanarak), risk değerlendirmesi (maruz kalma değerlendirmesi dâhil), risk kabul edilebilirliği ve risk yönetimi bulunmaktadır. Özellikle tehlike değerlendirmesi ve tehlike iletişimi, kimyasalların güvenli yönetiminde temel taşları olarak kabul edilir. Bölüm 19’da verilen diğer önemli tavsiyeler arasında, hükümetler ve ilgili uluslararası örgütlerin, endüstri işbirliği ile:
- toksik kimyasallara yönelik, emisyon envanter programları gibi veritabanı ve bilgi sistemlerini, eğitimler, yazılım, donanım ve diğer kolaylaştırıcılar sayesinde iyileştirmesi (19.40(b));
- kimyasallara dair bilgi alışverişi için, tayin edilmiş ulusal yetkililer ağını kurması, güçlendirmesi ve genişletmesi, ayrıca katılımcı ülkelerde eğitimli birer çekirdek personel kurmak için bir teknik bilgi değişim programı oluşturması (19.42);
- kimyasalların tüm ürün ömrünü gözetecek biçimde, toksik kimyasal risklerini azaltmaya yönelik düzenleyici ve düzenleyici olmayan önlemler dâhil, çeşitli birleşik faaliyetler yürütmesi, örneğin, daha temiz ürünler ve teknolojiler kullanımını teşvik etmek; emisyon envanterleri; ürün etiketlemesi; kullanım kısıtlamaları; ekonomik teşvikler; gereksiz veya kontrol edilemez çevre ve insan sağlığı riski teşkil eden, veya kullanımı yeterince kontrol edilemeyen toksik, kalıcı ve biyo-biriken toksik kimyasalların yasaklanması veya aşamalı kaldırılması (19.49);
- uygun görüldüğü durumlarda, halk ile bilgi alışverişini ve risklerin anlaşılmasını teşvik etmek amacıyla, ulusal düzeyde kimyasal risk iletişim kılavuzları geliştirilmesine destek olması (19.51);
bulunmaktadır.
19. Bölüm, ayrıca, hükümetler tarafından, veya söz konusu hükümet zorunluluklarının yokluğunda endüstri tarafından gönüllü olarak, uluslararası kılavuzları temel alan kamu öğrenme-hakkı programları oluşturulmasını da desteklemektedir. Bunlar, kazalar veya potansiyel temas nedenleri ve bunların nasıl önlenebileceği hakkında bilgi paylaşımının yanı sıra, toksik kimyasalların yıllık rutin çevre emisyon raporlarını da kapsamalıdır. Dahası, risk azaltmak ve kimyasal madde güvenliğine dair genel halk farkındalığını artırmak amacıyla, hükümetlerin bilgi yayım kapmanyaları düzenlemesini önerir; kimyasal stokları ve çevreye daha güvenli alternatifler hakkında bilgi veren programlar gibi.
Hükümetlerarası Kimyasal Güvenliği Forumu (IFCS)51, Bölüm 19’un 3.2 sayılı önerisi üzerine 1994’te kurulmuştur. Üyeleri arasında ülkelerin, uluslararası örgütlerin, endüstrinin ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri bulunmaktadır. Misyonu, kimyasalların güvenli yönetimine dair çalışmaları koordine etmek, ve 1992 yılında Rio’da belirlenen öncelik programlarını ele almaktır.
IFCS, KOK’ları değerlendirmek ve uluslararası eylem önerileri geliştirmek amacıyla 1996’ta kurduğu ad hoc Çalışma Grubu sayesinde, KOK’lara Dair Stockholm Sözleşmesi’nin oluşturulmasında önemli bir rol oynamıştır (aşağıya bakınız). Daha sonra UNEP ile işbirliği içinde, hükümetleri ve diğer paydaşları sözleşme müzakerelerine katılıma hazırlamak için, bölgesel ve alt-bölgesel atölye çalışmaları düzenlemiştir.
IFCS, Brezilya’nın Bahia kentinde 2000 yılında toplanarak, Bahia Kimyasal Güvenliği Bildirisi ile, 2000’in Ötesinde Eylem Öncelikleri’ni52 kabul etmiştir. Bu belgeler, 1992’den bu yana katedilen ilerlemeyi ele alarak, kimyasal güvenliğine dair bazı öncelikler belirlemiştir. Bunlardan önemlileri şunlardır:
- kimyasalların kullanımına ilişkin tehlikeleri azaltmaya, üretimine ve doğaya bırakılmasına ilişkin riskler ve bunlardan kaçınmak veya azaltmanın yollarına dair bilgi akışını artırmak;
- tüm ülkelerin, güvenli bir kimyasal yönetimi için gerekli kapasiteye sahip olmasını sağlamak;
- toksik veya tehlikeli ürünlerin yasadışı ticaretini ele almak; ve
- kimyasal güvenliği hakkında bilgiye erişimi ve beceri geliştirmeyi artırmak, ve toplulukların çevrelerindeki kimyasallarla ilgili bilgi edinme hakkını tanıyarak, onları etkileyen güvenlik kararlarına anlamlı ölçüde katılımını sağlamak.53
IFCS, 2003’teki dördüncü oturumunda, akut toksisiteye yol açan pestisitler hakkında önemli kararlar vermiş, bu pestisitlerin yasaklanması veya kısıtlanmasının yanı sıra, bunların daha düşük riskli pestisitler veya kimyasal-olmayan mücadele önlemleriyle değiştirilmesini önermiştir.54 Ayrıca, hükümetlerin ulusal düzeyde pestisit yönetimine dair kapsamlı bir ürün ömrü yaklaşımı oluşturması için, Uluslararası Davranış Kuralları’nı tamamen uygulamaya sokması da önerilmektedir.
3.2.7 Uluslararası Kimyasallar Yönetimi Stratejik Yaklaşımı (SAICM)
2002 Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’ne katılan dünya liderleri, kimyasal kullanımı ve üretiminin insan sağlığı ve çevre üzerindeki ciddi olumsuz etkilerini, 2020’ye kadar en aza indirme sözü vermiştir. Bu taahhütü yerine getirmek amacıyla, UNEP, IFCS, ve IOMC işbirliğiyle toplanan çok paydaşlı Hazırlık Komitesi, Uluslararası Kimyasallar Yönetimi Stratejik Yaklaşımı’nı (SAICM) oluşturmak amacıyla, hükümet yetkilileri, endüstri temsilcileri, sivil toplum örgütleri ve diğer paydaşları bir araya getirmiştir.55 SAICM, sözde gelişmiş ülkelerin kimyasallar yönetimi sistemleri ve kapasitelerinde bile sıklıkla görülen boşlukların kapanmaması nedeniyle, daha etkili ulusal ve uluslararası kimyasallar yönetimi sistemleri geliştirilmesini desteklemektedir.
SAICM sürecinin önemli bir özelliği, çevre, sağlık, tarım, çalışma, endüstri ve kalkınma gibi tüm toplumsal sektörlerde kimyasal güvenliğine ilgi çekme çalışmalarıdır. Kimyasalların üretim, kullanım ve bertarafı kapsayan ömrü boyunca teşkil ettiği riskleri etkili biçimde yönetebilmek için, hem ulusal, hem de uluslararası düzeylerde sektörler arası politika koordinasyonunun önemini görmüştür.
SAICM, 2006 yılında Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai Emirliği’nde gerçekleşen Uluslararası Kimyasallar Yönetimi Konferansı’nda (ICCM) kabul edilmiştir. Kimyasal tehlikelere ilişkin bir uluslararası eylem politika çerçevesinden meydana gelmektedir. SAICM’nin üç bileşeni vardır: üst-düzey Dubai bildirisi; kapsayıcı politika stratejisi; ve bir küresel eylem planı. Kapsayıcı Politika Stratejisi, finansal ve kurumsal düzenlemelerin yanı sıra, birbiriyle ilişkili beş kategori altında çeşitli hedefler belirler: risk azaltımı; bilgi ve haber alma; denetim; kapasite-artırma ve teknik işbirliği; ve yasadışı uluslararası ticaret.
SAICM uygulaması için önerilen ‘‘çalışma alanları ve faaliyetler’’, Küresel Eylem Planı’nda belirtilmiştir. Bu liste, kimyasallardan kaynaklı risklerin azaltılması için 300 farklı faaliyet içermektedir. Ve bunlar yalnızca ulusal hükümetleri değil, endüstri, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası örgütler de dâhil olmak üzere, çeşitli tarafları kapsamaktadır. Küresel Eylem Planı’ndaki somut önlemler, beş kategoriye göre düzenlenmiş bir tablo biçiminde, belirlenmiş aktörler, hedefler ve zaman çizelgeleri ve ilerleme göstergelerini de sunmaktadır. Sıralanan faaliyetlerin bir çoğu, pestisite-özgü (bkz. Hedef 1 altındaki 25-33, 108, 124-127 sayılı faaliyetler) veya pestisitlerden kaynaklı risklerin azaltılmasına (bkz. iyi tarım politikaları altındaki 43-61, 168-170 ve 263 sayılı faaliyetler) ilişkindir.
UNEP ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO), uzmanlık alanlarına göre, SAICM sekreterliğinde başrol oynamaktadır (UNEP, idari sorumlulukları üstlenmiştir). SAICM sekreterliği, diğer kimyasal sözleşme sekreterlikleri ile mevcut sinerjiden faydalanmak amacıyla, UNEP tarafından yönetilen diğer kimyasallar ve atık sekreterlikleri ile birlikte Cenevre’de bulunmaktadır.
SAICM, henüz tamamlanmamıştır. Örgütlenme kavramlarından biri, SAICM hedeflerine ulaşmak için gerekli görevler ve sorumluluklar doğrultusunda, paydaşlar arasında ortaklıklar kurmaktır. Birçok sivil toplum örgütü, genelde Uluslararası KOK’ları Yok Etme Ağı (IPEN)56 aracılığıyla işbirliğine girerek, SAICM süreçlerine aktif olarak katılmaktadır.
3.2.8 Küresel Cıva Ortaklığı
Küresel Cıva Ortaklığı, 2002 yılında UNEP Yönetim Konseyi tarafından başlatılan, ve UNEP tarafından yayınlanan bir küresel cıva değerlendirme raporundan57 yola çıkarak oluşmuştur. Bu değerlendirme raporu, cıvaya maruz kalmaktan kaynaklı insan sağlığı ve çevre risklerini azaltmaya yönelik ulusal, bölgesel ve uluslararası eylemlere olan ihtiyacın altını çizmektedir. Ülkelerin, UNEP Cıva Programı aracılığıyla, cıvaya maruz kalmış nüfuslar ve ekosistemleri tanımlayarak, insan kaynaklı cıva salımlarının azaltılmasına yönelik hedefler belirlemesi ve bu doğrultuda ulusal eylemlere geçmesi beklenmektedir. Bunu desteklemek amacıyla, üyeleri ülkeler, hükemetler-arası örgütler ve sivil toplum kuruluşları ile özel sektör tarafından seçilen, açık uçlu bir Çalışma Grubu oluşturulmuştur.
Güncel odak noktası, bölgesel atölye çalışmaları sayesinde cıva kirliliği sorununun özü hakkında farkındalığı artırmak, ve ülkelerin kendi sınırları içinde cıvadan kaynaklı sorunları azaltacak eylemleri belirlemesi ve uygulamasına yardım etmektir. Cıva ve cıva bileşiklerine ilişkin bilgiye erişim ve bilgi alışverişini kolaylaştırmak için, bir portal oluşturulmuştur.58
UNEP Yönetim Konseyi bu meseleyi aşmak için, Şubat 2007’de, ileri düzey iradi tedbir seçenekleri ve hem yeni, hem de mevcut uluslararası yasal araçların incelenmesi ve değerlendirilmesi için girişimde bulunmuştur. Olası bir uluslararası cıva sözleşmesi, şu günlerde görüşülmektedir. Ayrıca, kurşun ve kadmiyum kirliliğinden kaynaklı insan sağlığı ve çevre sorunlarına ilişkin uluslararası farkındalık çalışmaları da bir yandan sürdürülmektedir.59
Tablo 3.2: Bağlayıcı Sözleşmeler
İsim | Yürürlüğe girme tarihi | Kapsam | Hedefler | Pestisit ürün ömrü |
Sözleşmeler ve Protokoller (Tarafları bağlayıcıdır) | ||||
Ön Bildirimli Kabul Usulüne (PIC) Dair Rotterdam Sözleşmesi | 2004 | Yasaklı veya kısıtlı kimyasallar & sıkı kısıtlama getirilmiş pestisit formülasyonları | İthalat & ihracat üzerinde kontrol: yalnızca ön bildirimli kabul usulü ile izin | Sınırlararası taşıma (ihracat) |
Kalıcı Organik Kirleticilere (KOK’lara) Dair Stockholm Sözleşmesi | 2004 | 9 pestisit dâhil, 12 KOK (aldrin, chlordane, DDT, dieldrin, endrin, heptachlor, hexachlorobenzene, mirex ve toxaphene) | Kasıtsız
salımlar dâhil, KOK kullanımı ve üretiminin yasaklanması ve
aşamalı kaldırılması Kirletilmiş toprakların temizlenmesi dâhil, stok fazlasının (miadı dolmuş pestisitlerin) atık yönetimi | Üretim Kayıt Kullanım (uygulama) Atık yönetimi (Basel Sözleşmesi ile sinerjiler) |
Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Viyana Sözleşmesi’nin Montreal Protokolü | 1987 | Ozon tabakasını incelten maddeler, örneğin metil bromür | Ozon tabakasını korumak ve iyileşmesine izin vermek için, tüm ozon tabakası incelten maddelerin üretim ve kullanımını aşamalı bitirmek | Üretim Kayıt Kullanım (uygulama) Atık yönetimi (Basel Sözleşmesi ile sinerjiler) |
Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi (ve Bamako dâhil, Bölgesel Sözleşmeler) | 1992 | Tüm atık çeşitleri | PIC mekanizmaları yoluyla, çevreye güvenli atık yönetimi, bertarafı, ve atıkların sınır içi hareketinin kontrol edilmesi | Atık yönetimi |
İş yerlerinde kimyasalların güvenli kullanımına ilişkin ILO Sözleşmesi (C170) | 1990 | Tüm kimyasallar | İşyerinde kimyasalların tüm kullanım biçimlerini kontrol ederek, işçileri güvence altına almak | Üretim ve uygulama (kullanım) |
Tarımda Sağlık ve Güvenliğe İlişkin ILO Sözleşmesi (C184) | 2001 | Pestisitler ve diğer tarım kimyasalları | Çiftçileri ve tarım işçilerini güvence altına almak | Kullanım (uygulama) |
Uluslararası Bitki Koruma Sözleşmesi | Ekim 2005 (gözden geçirilmiş metin) | Zararlı mücadelesi için tüm kimyasal ve kimyasal olmayan girişimler | Bitki ve bitkisel ürün zararlılarının gelmesini ve yayılmasını önlemek, ve mücadelesi için uygun tedbirleri teşvik etmek | Tarım ürünleri ticareti |
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi & Cartagena Biyogüvenlik Protokolü | 1992; ve 2000 | Biyoçeşitliliğin tüm yönleri | Sürdürülebilir kalkınmayı teşvik ederek, biyoçeşitlilik kaybı eğrilerini tersine çevirmek; olası GDO risklerinden korunmak | Kullanım (uygulama) |
Ramsar Sözleşmesi (6.14 sayılı öneri) | 1971 | Kimyasallar & sulak alanlar | Göçmen kuşların korunması | Kullanım (uygulama) |
3.3 BAĞLAYICI ANLAŞMALAR
Bir önceki sayfada gördüğünüz tablo, bağlayıcı adı verilen uluslararası anlaşmaları göstermektedir, yani yürürlüğe girmesi için yeterli ülke tarafından imzalanmış olan sözleşmeler ve protokoller. Bu anlaşmalara Taraf olan ülkeler, hükümlerinde belirtilen yükümlülükleri üzerine almayı onaylamıştır.
3.3.1 Rotterdam (PIC) Sözleşmesi
Kısaca Rotterdam Sözleşmesi olarak da bilinen, Bazı Tehlikeli Kimyasallar ve Pestisitlerin Uluslararası Ticaretinde Ön Bildirimli Kabul Usulüne Dair Rotterdam Sözleşmesi60, 24 Şubat 2004’te yürürlüğe girmiştir. Ön bildirimli kabul (PIC), Basel Sözleşmesi doğrultusunda tehlikeli atıklar için de uluslararası geçerliği olan bir ihracat kontrol sistemidir. Kimyasallar (ve özellikle bazı pestisitler) açısından PIC’e göre, bir ülkede yasaklanan, geri çekilen veya ciddi ölçüde kısıtlanan bir kimyasal, ürünü alacak olan ülke hükümeti konuyla ilgili tam olarak bilgilendirilmeksizin, ve o hükümet, söz konusu kimyasal maddeyi buna rağmen kendi rızasıyla ithal etmeyi kabul etmemişse, başka bir ülkeye ihraç edilemez.61
PIC’e olan ihtiyaç, 1980’ler ve 90’larda, uluslararası kimyasallar (ve pestisitler) ticareti muazzam ölçüde büyümeye başladıktan sonra sürdürülen yoğun tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Bazı kimyasal maddelerin çevre ve insan sağılığı sorunlarıyla ilişkisi tespit edildiği zaman, ihracatçı ülkelerin bir kısmı, yurtiçi kullanımlarını kontrol altına almış olsa da, bu kimyasalların ihracatını kısıtlamamıştır. Bu ihracat, genelde, tehlikeli kimyasalların kullanımını ve ithalatını yeterince düzenlemek için gerekli altyapısı veya kaynakları bulunmayan, gelişmekte olan ülkelere yapılmıştır. Dahası, pestisitlerin bu ülkelerde kullanımı, yaygın cehalet, yeterli tıbbi hizmete erişememek, güvenlik eğitimlerinin yetersizliği, koruyucu teçhizat eksikliği, ve işyeri güvenliği adına örgütlenme üzerindeki kısıtlamalar nedeniyle, orantısız miktarda soruna yol açmıştır.
1989 yılında, hem UNEP hem de FAO, tehlikeli kimyasalların uluslararası ticaretini kapsayan araçlarına PIC’I eklemiş (UNEP için Londra Kılavuzu, FAO için Davranış Kuralları), ve isteğe bağlı bir PIC prosedürü başlatmıştır. İki örgüt, 1995 yılında hükümetlerarası bir arabuluculuk komitesi toplamış, ve bu komitenin hazırladığı metin, 1998 yılında Hollanda’nın Rotterdam kentinde gerçekleştirilen bir diplomatik konferansta kabul edilmiştir.
Rotterdam Sözleşmesi, 1989’dan beri zaten UNEP ve FAO tarafından yürütülen, isteğe bağlı PIC prosedürünü temel almaktadır. Sözleşme, kimyasalları yasaklamaz. Daha ziyade, ithalatçı ülkelerin, bu kimyasallar hakkında kendi başlarına bilinçli kararlar alabilmesi için ihtiyaç duydukları bilgiyi sunmaktadır. Üç kritik bileşeni vardır: (1) bir kimyasal madde veya pestisit, sağlık veya çevre kaygıları nedeniyle yasaklanır veya ciddi ölçüde kısıtlanırsa, Taraflar’ın bunu Sekreterliğe bildirmesi gerekir; (2) ithalatçı ülkelerin, istemedikleri malları reddetme hakkı vardır; ve (3) ihracatçı ülkelere, bu ret hakkını tanıma ve saygı duyma zorunluluğu getirir.
Sözleşme, belirtilen kimyasalların sevkiyatından önce, ithalatçı ülkelerin resmi kararlarının alınması (ön bildirimli kabul) için prosedürler belirler, ve ihracatçı ülkelerin bu kararlara saygı duymasını güvence altına alır. Sözleşme’nin 3. Ek’inde belirtilen, PIC prosedürüne tabi 39 kimyasal maddenin 24’ü pestisit, 4’ü çok tehlikeli pestisit formülasyonu, 11’i ise endüstriyel kimyasaldır.
Bir ülke, belirli bir kimyasal madde veya pestisit formülasyonunu yasaklamaya veya ciddi ölçüde kısıtlamaya karar verirse, bunu Sözleşme Sekreterliği’ne bildirmelidir. Sekreterliğe iletilecek son kararın beraberinde, bu kararın dayandırıldığı yasal veya idari önlemlerin açıklaması da verilmelidir. Ek 3’e, yeni bir çok tehlikeli pestisit formülasyonu veya diğer bir katkı maddesi eklenmesi için, en az iki farklı coğrafi bölgeden Taraf’ın, söz konusu kimyasala yönelik nihai düzenleme eylemini Sekreterliğe bildirmesi gerekir.
Özel bir Kimyasallar İnceleme Komitesi, söz konusu kimyasalın Rotterdam Sözleşmesi’ne eklenmesi olasılığını değerlendirir, ve bu kimyasal veya çok tehlikeli pestisit formülasyonunun Ek 3’te yer alıp almaması gerektiğine dair görüşünü bildirir. Eğer kimyasalın Ek 3’e dâhil edilmesi önerilirse, bu önerinin neden yapıldığını gösteren bir karar kılavuz belgesi hazırlanır. Bu, bir sonraki Konferans’ta değerlendirilmek üzere, tüm Taraflar’a iletilir. Şu anda, birkaç kimyasalın Ek 3’e dâhil edilme olasılığı değerlendirilmektedir.
Stockholm Sözleşmesi’ne benzer biçimde, Rotterdam Sözleşmesi Madde 17 de şöyle belirtmektedir: Taraflar Konferansı, bu Sözleşme’nin hükümlerine itaatsizliği belirlemenin yanı sıra, itaatsizlik içindeki Taraflar’ın değerlendirilmesi için de gerekli olan uygulanabilir prosedürler ve kurumsal mekanizmaları geliştirmeli ve onaylamalıdır. Açık uçlu bir itaatsizlik çalışma grubu, 2008’de Taraflar tarafından ele alınacak itaatsizlik vakalarının idaresinde kullanılacak prosedürler ve kurumsal mekanizmalara dair bir taslak62 oluşturmuştur. Sözleşme’nin ihlali durumunda, rızası olmadan sevkiyat alan ülkelerden, bu kimyasal maddelerin geri ihraç edilmesi gibi cezalar verilmektedir.
3.3.2 Kalıcı Organik Kirleticilere (KOK’lara) Dair Stockholm Sözleşmesi
17 Mayıs 2004’te yürürülüğe giren Kalıcı Organik Kirleticilere (KOK’lara) Dair Stockholm Sözleşmesi63, insan sağlığı ve çevreyi KOK olarak bilinen bazı kimyasallara karşı korumaya yönelik küresel bir girişimdir. Oluşturduğu riskler KOK’tan KOK’a büyük ölçüde değişse de, tanımı gereği şu dört özelliğe sahiplerdir:
- yüksek düzeyde toksiktir;
- kalıcı, yani çözünerek daha tehlikesiz hâle gelmeleri bazen onlarca yıl alır;
- buharlaşarak, hava ve su yoluyla çok uzun mesafelere yayılabilir; ve
- hayvanların yağ dokularına emilerek, besin zincirinde biyo-birikimle sonuçlanır.
KOK olarak bilinen kimyasal maddeler, ilk olarak ve çoğunlukla endüstrileşmiş ülkelerde kullanılmış olsa da, tropikal bölgeler başta olmak üzere, daha sonra gelişmekte olan ülkelerde de yaygınlaşmıştır. Ayrıca, kalıcı oldukları, biyo-birikime yol açtıkları ve uzun mesafe katedebildikleri için, hiçbir zaman yaygın olarak kullanılmadıkları Kuzey Kutbu gibi yerlerde bile bulunurlar. Ağır KOK birikimi altındaki gıdalara bel bağlayan yoksul topluluklar ve kuzeyli yerli toplulukları için ciddi bir tehlike söz konusudur. Tehlikeyi ilk farkeden, kullanımı azaltmaya ve pisliğini temizlemeye başlayan ülkeler arasında daha zengin olanlar başı çeker, bu sırada yoksul ülkeler yeterli maddi kaynak ve uzmanlığa sahip olmadığı için, genelde alternatiflere yönelmeyi, ve mevcut stoklar ile atık alanlarını temizlemeyi başarmakta zorlanır.
Stockholm Sözleşmesi, kullanımı azaltma ve zaman içinde ortadan kaldırmak hedefleriyle, önce 12 çok zehirli KOK’a odaklamış, ama aynı zamanda, kabul edilemez düzeyde zararlı diğer kimyasallarla başa çıkmak için de bir sistem kurmuştur. Bu KOK’ların 9’u pestisit (aldrin, chlordane, DDT, dieldrin, endrin, heptachlor, hexachlorobenzene, mirex ve taxophene), ikisi endüstriyel kimyasal (hexachlorobenzene ve PCB / PCT’ler), ve diğer ikisi ise çeşitli endüstriyel faaliyetlerin istenmeyen yan ürünleridir (dioxinler ve furanlar).
Sözleşme, bu kimyasalları (ve ileride tanımlanabilecek diğerlerini) aşamalı olarak ortadan kaldırmak amacıyla, üretim ve kullanımlarını kısıtlamış ve/veya yasaklamıştır. Ellerinde kalan stokları kullanmak isteyen Üye Devletler (Taraflar), resmi muafiyet için başvurmalı, ve bu kimyasallara yalnızca kısa zaman aralıklarında, daraltılmış amaçlarla kullanılacak biçimde izin vermelidir. Örneğin, DDT üretimi ve kullanımına, yalnızca sıtma taşıyıcısı sivrisinekler gibi hastalık vektörleriyle mücadelede, veya bu muafiyete başvurmuş ülkelerde dicofol adlı pestisitin üretimi sırasında, ara madde olarak kullanımına izin verilir.
PCB’lerin üretimi, Sözleşme ile yasaklanmıştır. Fakat ülkelere, PCB içeren teçhizatı ortadan kaldırmak için 2025’e kadar, ortaya çıkan PCB’leri işlemek ve bertaraf etmek için ise 2028’e kadar zaman tanınmıştır. Ayrıca, yanma veya endüstriyel kirlilik nedeniyle yan ürün olarak ortaya çıkan dioxin ve furan gibi maddelerin istemsiz salımını azaltacak adımlar atmalı ve bu çalışmaları kesmeden, olabildiğince azaltma hedefiyle, mümkünse tamamen ortadan kaldırmalıdır.
Sözleşme, bu hedeflere ulaşmak için, üretimi süren 10 adet KOK’un ithalat ve ihracatına kısıtlama getirmiş, yalnızca çevreye güvenli bertaraf amacıyla taşınmasına, veya ithalatçı ülkenin muafiyet aldığı durumlarda kullanımına izin vermiştir. Taraflar’ın, Sözleşme’yi uygulamak ve KOK’lar ile alternatiflerine dair bilgi alışverişini sağlamak amacıyla ulusal odak noktaları oluşturmak için, iki yıl içinde ulusal planlar geliştirmesi gerekmektedir.
Sözleşme, ayrıca, miadı dolmuş pestisitler dâhil, mevcut KOK stokları ve atıklarını temizlemek için kaynak da oluşturur. Hükümetler, stokları belirlemek için stratejiler geliştirmeli ve uygulamalıdır. Bu stoklar tanımlandıktan sonra, güvenli, etkili ve çevreye duyarlı biçimde ele alınmalıdır. KOK içeren atıklar ise, yine çevreye güvenli biçimde toplanmalı, taşınmalı, depolanmalı ve muamele görmeli, toksik içeriği yok edilmelidir. Sözleşme, KOK’ların geri kazanım, geri dönüşüm, ıslah, doğrudan veya alternatif amaçlarla yeniden kullanımına izin vermez, uluslararası sınırlar arasında uygunsuz nakliyatını da yasaklamıştır.
Sözleşme, gelişmekte olan ülkelerin tedbirler uygulamasını kolaylaştıracak maddi yardım mekanizmaları kapsamında, ulusal planlar geliştirmek, stok ve bertaraf alanları belirlemek ve güvenli KOK bertarafı için çeşitli destekler sunmaktadır. Ayrıca, Sözleşme kapsamına daha fazla kimyasal eklenmesi için de mekanizmalara sahiptir; şu anda, KOK listesine girmesi, ve zamanla ortadan kaldırılması muhtemel bazı kimyasalların değerlendirme süreci devam etmektedir.
Stockholm Sözleşmesi’nin 17. Madde’sine göre, Taraflar Konferansı, bu Sözleşme’nin hükümlerine itaatsizliği belirlemenin yanı sıra, itaatsizlik içindeki Taraflar’ın değerlendirilmesi için de gerekli olan uygulanabilir prosedürler ve kurumsal mekanizmaları hemen geliştirmeli ve onaylamalıdır. Taraflar, Mayıs 2005’teki ilk oturumda, açık uçlu bir ad hoc çalışma grubu kurarak, itaatsizliğe ilişkin prosedürler ve kurumsal mekanizmalar üzerinde çalışmaya başlamıştır. Nihai prosedür ve yapıya henüz karar verilmemiş olsa dahi, Nisan 2007 tarihli bir taslakta64 bir ‘‘İtaat Komitesi’’ kurulması önerilmiştir. Taraflar Konferansı’nın uygulayabileceği başlıca ceza yaptırımlarından biri, Sözleşme ile korunan haklar ve ayrıcalıkların askıya alınmasıdır.
Stockholm Sözleşmesi Sekreterliği ile beraber, Uluslararası KOK’ları Yok Etme Ağı (IPEN) ve Uluslararası HCH ve Pestisitler Birliği (IHPA)65 de, KOK meselelerine ilişkin, alternatif bertaraf yöntemleri de dâhil olmak üzere, iyi birer bilgi kaynağıdır.
3.3.3 Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü
Ozon Tabakasının Korunmasına İlişkin Viyana Sözleşmesi66 1985’te kabul edimiş olsa da, belirli kontrol tedbirleri üzerine anlaşma sağlanmamıştır. Ozon tabakası hakkında veri alışverişi, ozon tabakasını etkileyen süreçler ve kimyasallara yönelik araştırmalarda bilimsel işbirliği, teknoloji ve bilgi geliştirme ve bilgi transferi üzerine yararlı olmuştur. Ayrıca, ozon tabakasını olumsuz etkileyen insan kaynaklı faaliyetlere yönelik kontrol tedbirlerinde uluslararası işbirliğinin yanı sıra, sözleşme protokolleri geliştirmek için de dayanak olmuştur.
Bu doğrultuda, 1987’de kabul edilen Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Sözleşmesi67, yeni bilimsel kanıtlar ve teknolojik gelişmelere ayak uydurmak için birkaç defa yenilenmiştir. Montreal Protokolü’nün hedefi, insan faaliyetlerinden kaynaklı ozon tabakası inceltici maddelerin salımını azaltarak ve yok ederek, ozon tabakasını korumaktır.
Montreal Protokolü, küresel bir çevre tehlikesiyle mücadelede en başarılı uluslararası işbirliği örneklerinden kabul edilir. Gelişmiş ülkelerde, ozon tabakasını incelten zararlı kimyasal gruplarının üretimi ve kullanımı tümden yasaklanmış, ve aynı süreçler gelişmekte olan ülkelerde de ilerleme kaydetmiştir. Genel olarak, ozon-inceltici maddelerin neredeyse yüzde doksan beşi kullanımdan kalkmıştır. Güncel hedeflerden biri, fümigant pestisit olarak kullanılan metil bromürü yok etmektir.
Montreal Protokolü’ne göre, Taraflar, belirli kimyasalların yıllık üretim ve tüketimini, yine belirlenen tarihlere kadar azaltma ve aşamalı olarak kaldırma hedefine ulaşmak amacıyla, üzerine anlaşılmış miktarlara uygun olarak kontrol altında tutmak zorundadır. Tarihler, her kimyasal madde için ayrı ayrı belirlenmiştir ve gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler için de farklıdır. Taraflar, taraf olmayan ülkeler ile ozon-inceltici madde ticareti yapamaz, ve yasadışı itcareti engellemek amacıyla 2000 yılında uygulamaya giren bir lisans sistemi, kontrollü ozon-inceltici madde sevkiyatlarını bu amaçla takip etmektedir.
Protokol, Taraflar’a danışmanlık yapması için üç uzman paneli oluşturmuştur. Bilimsel Değerlendirme Paneli, dört yılda bir bilimsel araştırma incelemesi yapar. Teknolojik ve Ekonomik Değerlendirme Paneli, ozon-inceltici madde kullanımını kısıtlamaya yönelik teknik olasılıklar, önerilen teknik çözümlerin maliyeti, gelişmekte olan ülkelerde kontrollü ozon-inceltici madde ihtiyacı ve ulaşılabilirliği, ve teknoloji transferi üzerine danışmanlık yapar. Çevre Etkileri Değerlendirme Paneli ise, ozon seviyelerindeki değişimler ve bu doğrultuda Dünya yüzeyine ulaşan ultraviyole ışınlardaki değişimden kaynaklı sağlık ve çevre etkileri üzerine danışmanlık yapar.
Montreal Protokolü, bunların yanı sıra, yükümlülüklerini yerine getirmek için gerekli maliyetlerde, gelişmekte olan ülke Tarafları’na maddi ve teknik yardım sağlama amacıyla, bir Çok Uluslu Fon oluşturmuştur. Ayrıca, Küresel Çevre Fonu da (GEF), ozon-inceltici maddelerin kaldırılmasına yönelik çeşitli hibe programları sunmaktadır.68
Montreal Protokolü, 1992 yılında bir itaatsizlik prosedürü oluşturmuş, ve itaatsizlik uygulamalarına yönelik, Taraflar Kurulu’nda kabul edilmek üzere öneriler getiren bir Uygulama Komitesi toplamıştır. Taraflar Kurulu, Protokol kapsamında ihtar çekme, hakları ve ayrıcalıkları askıya alma yetkisine sahiptir; örneğin, endüstriyel rasyonalizasyon, üretim, tüketim, ticaret, teknoloji transferi, finansal mekanizma ve kurumsal düzenlemelerde.69
3.3.4 Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi
1989 yılında imzalanan, Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi70, her yıl insanlara veya çevreye zararlı yüzlerce milyon ton atık maddenin çevreye duyarlı yönetimi ve bertarafını, ve sınırlarötesi taşınımını kontrol etmeyi hedeflemektedir.
1992’de yürürlüğe giren Basel Sözleşmesi, çevreye zararlı, ve çoğu zaman yasadışı sevkiyatlarla gelen tehlikeli atıkların varış noktası veya transit geçiş alanı oldukları için zarar gören, gelişmekte olan veya ekonomi geçişindeki ülkeleri desteklemeyi amaçlar.71 Sözleşme’nin kapsadığı zararlı atık sınıfları, şunları içerir: toksik, zehirli, patlayıcı, yakıcı, parlayıcı, eco-toksik ve enfeksiyona yol açan maddeler.
Tehlikeli atıkların insan sağlığı ve çevre üzerindeki çok ciddi olası etkileri nedeniyle, Basel Sözleşmesi’nin bu tehditi azaltmak için uyguladığı kılavuz ilkelerinden biri, tehlikeli atıkların üretildiği yere mümkün olduğunca yakın bir noktada ele alınması zorunluluğudur. Dolayısıyla, Sözleşme’ye göre, tehlikeli ve diğer atıkların sınırlarötesi taşınımı, ancak, ihracatçı ülkenin yazılı ön bildirimi, ithalatçı veya transit Devletler’in yetkilileri tarafından onaylandığı zaman gerçekleşebilir.72
Her bir tehlikeli atık sevkiyatına ait sevkiyat belgeleri, sınırlarötesi taşınımın başladığı noktadan bittiği noktaya kadar bulundurulmalıdır. Bu tip belgeleri eksik olan tehlikeli atık sevkiyatları, yasal değildir. Ayrıca, bu atıkların bazı ülkelere ihraç edilmesi doğrudan yasaklanmıştır. Fakat ihracatçı ülkenin tehlikeli atıkları çevreye güvenli biçimde yönetecek veya bertaraf edecek kapasitesi yok ise, sınırlarötesi taşınıma izin verilebilir.
Sözleşme’nin Tarafı olan ülkeler, tehlikeli atık üretimi ve taşınımına ilişkin bilgileri rapor etmek zorundadır. Ayrıca, tehlikeli veya diğer atıkların bertarafı veya sınırlarötesi taşınımı sırasında yaşanan kazaların neticesinde ortaya çıkan sağlık veya çevre risklerini, tüm komşu ülke Tarafları’na bildirmek zorundadır.
Taraflar, 1995 yılında Sözleşme’de değişiklik yaparak, OECD olmayan ülkelerde bertaraf edilmek üzere OECD ülkelerinden yola çıkacak tüm tehlikeli atık sevkiyatlarını yasaklamış, ayrıca, OECD ülkelerinden OECD olmayan ülkelere geri dönüşüm veya geri kazanım amacıyla sevk edilen tehlikeli atıkların sınırlarötesi taşınımını da aşamalı olarak kaldırma kararı almıştır. Fakat, Yasaklama Değişikliği adı verilen girişim, yeterli sayıda Taraf’ın imzalamaması nedeniyle, henüz yürürlüğe girmemiştir.
1999’un Aralık ayında, Tehlikeli Atıkların Bertarafı ve Sınırlarötesi Taşınımından Kaynaklı Zararın Mesuliyeti ve Tazminatına Dair Basel Protokolü, tehlikeli veya diğer atıkların sınırlarötesi taşınımından, yasadışı ticaretinden ve bertarafından kaynaklanabilecek zararı karşılamak amacıyla kabul edilmiştir. Protokol, Taraflar’ı, Sözleşme’nin ihlâlinden kaynaklı maddi yükümlülükleri almaya zorlar. Fakat, yeterli imzaya ulaşılamadığı için henüz yürürlüğe girmemiştir.
Taraflar Konferansı, 2002 yılında bir itaat mekanizması geliştirerek, İtaat Komitesi adında bir alt-kurum oluşturmuştur. Komite, daha üst düzey tedbirler alması için, Taraflar Konferansı’na tavsiye verebilir; bir ihtiyatlılık bildirisi yayınlamak gibi.73
Basel Sözleşmesi hakkında daha detaylı bilgi, Basel Eylem Ağı’ndan (BAN) temin edilebilir.74
3.3.5 Kimyasallarla çalışan işçilerin güvenliğine dair ILO sözleşmeleri
1919’da kurulan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)75, uluslararası çalışma standartları oluşturan bir BM özel ajansıdır. Üç bölümlü yapısı altında, işçiler, işverenler ve hükümetler, çalışmayla ilgili meselelerde standart oluştururken, örneğin birlik kurma özgürlüğü, zorla/cebri çalışmanın kaldırılmasına yönelik örgütlenme hakkı, fırsat ve tedavi eşitliği gibi konularda, eşit söz hakkına sahiptir.
ILO, işçileri iş yerindeki kimyasalların zararlı etkilerinden korumak amacıyla önem taşıyan standartlarını, Sözleşmeler ve Tavsiyeler biçiminde oluşturur. Örneğin, 1990 İş Yerlerinde Kimyasalların Güvenli Kullanımına İlişkin Sözleşme (C170)76 ve bunun ilave Tavsiyeleri77, kimyasalların sınıflandırılmasından etiketlenmesine kadar tüm kullanım yönleri üzerinde kontrol sağlamaya dair tutarlı bir kimyasal güvenliği ulusal politikası oluşturmanın önemini vurgulamaktadır. Buna, işçilerin tüm iş yeri kimyasalları hakkında bilgiye erişme hakkı da dâhildir. 1990 Sözleşmesi, şimdiye kadar imzalamış olan 16 ülkeyi bağlamakta, ve dünyanın geri kalanı için önemli ulusal politika ve mevzuat kılavuzları sunmaktadır.
Sunduğu önlemler arasında, işçiler üzerindeki tehlikeli kimyasallardan kaynaklı riskleri değerlendirme, ve işçileri bu tip risklerden koruma yükümlülükleri bulunmaktadır. İşçilerin, sağlık veya güvenliklerine karşı ciddi bir risk oluştuğuna inanmaları durumunda, bu iş yeri kimyasallarının teşkil ettiği tehlikelerden kendilerini uzak tutma hakkı vardır. Ayrıca, iş yeri güvenliği veya sağlık nedeniyle yasaklanmış bir kimyasal madde ihraç eden Taraflar’ın, bu bilgiyi ithalatçı ülkeye bildirmesi, Rotterdam Sözleşmesi‘ndeki bilgi alışverişi hükümlerine benzer bir şekilde, zorunludur.
2001 tarihli, Tarımda Sağlık ve Güvenliğe İlişkin ILO Sözleşmesi (C184)78, şimdiye kadar imzalamış olan sekiz ülkeyi bağlamaktadır. İlave Tavsiyeleri79 ile birlikte, tarım sektöründe uluslararası sağlık ve güvenlik standartları oluşturur. Taraflar, tarımda sağlık ve güvenliğe dair tutarlı ulusal politikalar oluşturmalı ve yürütmeli, bunlar içinde ulusal kanunların yanı sıra, yeterli ve yerinde denetleme sistemleri kurmalıdır. Burada da, işverenlerin sağlık ve güvenlik risk değerlendirmeleri yürütmesi, ve ‘‘amaçlanan tüm kullanım koşulları altında, tüm tarım faaliyetleri, iş yeri makinaları, teçhizat, kimyasallar, aletler ve süreçlerin…güvenli ve kurallarla belirlenmiş güvenlik ve sağlık standartlarına uygunluğundan’’ emin olması, zorunlu kılınmıştır.
Sözleşme, tarımda kullanılan kimyasalların ithalatı, sınıflandırması, paketleme ve etiketlemesinin yanı sıra, yasaklanması ve kısıtlanması için de belirli kriterler oluşturan, uygun bir ulusal sistem kurma yükümlülüğü getirir. Tarım kimyasalları üreten, ithal eden, sağlayan, satan, taşıyan, depolayan veya bertaraf edenlerin, ulusal, veya tanınmış diğer sağlık ve güvenlik standartları ile uyum sağlamasını, ve kullanıcılara ülkenin resmi dilinde uygun bilgiler sunmasını zorunlu kılar. Dahası, tarım sektöründeki kimyasal atıkların, miadi dolmuş kimyasalların ve boş kimyasal ambalajların güvenle toplanması, geri dönüşümü ve bertarafı için etkili, böylece başka bir amaçla kulanılmalarının önüne geçerek, güvenlik, sağlık ve çevre risklerini ana aza indirmeyi sağlayacak sistemler kurulması gerektiğini belirtir.
ILO standartları, ülkelerin imzaladığı sözleşmelerin gerekliliklerini yerine getirdiğine emin olmak adına, denetleyici bir sistemle desteklenmektedir. ILO, üye devletlerdeki uygulama standartlarını muntazaman inceler ve iyileştirilmesi gereken alanları işaret eder. Uygulamaları izlemek ve itaatsizliğe karşılık vermek için farklı mekanizmaları bulunmaktadır.80 ILO Yönetim Kurulu tarafından atanan, Sözleşmeler ve Tavsiyelerin Uygulanmasına İlişkin Uzmanlar Komitesi, Uluslararası Çalışma Konferansı için her sene bir rapor hazırlar, ve bu rapor, Konferans’ın bir daimi komitesi olan Standartların Uygulanması Konferans Komitesi tarafından incelenir. Raporu inceleyen Konferans Komitesi, gözlemlerini tartışmaya açar. Böylece, hükümetlerin bir sorunu çözmek için belirli adımlar atmasını öneren, ya da ILO misyonları veya teknik destek için çağrı kapsayan sonuçlar ortaya koyar. Özel ilgi gerektiren durumlar, Genel Rapor’un belirli paragraflarında işaretlenmiştir.
Temsil Prosedürü ve Şikayet Prosedürü, diğer mekanizmalarıdır. Bunların ilki, endüstri işçileri veya işverenleri birliğinin, ‘‘tarafı olduğu herhangi bir Sözleşme’nin etkin gözetimini, yetki alanı doğrultusunda gerçekleştirememe’’ gerekçesiyle, herhangi bir üye devlete karşı beyanda bulunmasına izin vermektedir. Beyanı incelemesi ve hükümetin buna cevabını değerlendirmesi için, bir Yönetim Kurulu komitesi oluşturulabilir. Yönetim Kurulu, hükümetin cevabını yetersiz bulduğu takdirde, beyanı ve cevabı yayınlamakla yükümlüdür.
Şikayet Prosedürü aracılığıyla, bir Üye Devlet, Uluslararası Çalışma Konferansı veya Yönetim Kurulu temsilcisi, kendi yetkileri doğrultusunda, başka bir Üye Devlet’in, imzaladığı sözleşmeyi ihlâl ettiği gerekçesiyle şikayette bulunabilir. Eğer bir üye devlet, ciddi ihlâlleri devam ettirir ve bunları düzeltmeyi tekrar tekrar reddeder ise, Yönetim Kurulu o zaman ILO’nun en üst düzey soruşturma prosedürü olan Soruşturma Komisyonu’nun kurulmasına karar verebilir. Şimdiye kadar bu Soruşturma Komisyonu, 11 kez görev yapmıştır. Bir ülke, Soruşturma Komisyonu’nun önerilerini yerine getirmeyi reddederse, Yönetim Kurulu ‘‘itaati sağlayacak akılcı ve münasip bir eylemi, Konferans’a önerebilir.’’
3.3.6 Uluslararası Bitki Koruma Sözleşmesi
Uluslararası Bitki Koruma Sözleşmesi (IPPC), bitki korumasına ilişkin uluslararası bir işbirliği anlaşmasıdır. Amacı, bitki ve bitkisel ürün zararlılarının ortaya çıkmasını ve yayılmasını engellemeye yönelik yaygın ve etkili eylemler yürütülmesi, mücadelesi için de uygun tedbirler alınmasını sağlamaktır.
IPPC, FAO’nun 1951 Konferansı’nda kabul edilmiş ve sonra birkaç kez değişiklik yapılmıştır. Uruguay Görüşmeleri olarak bilinen ticaret müzakereleri bağlamında, IPPC’nin Sağlık ve Bitki Sağlığı Önlemlerinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma kapsamında (SPS Anlaşması) önemli bir rol oynayacağı, tahmin edilmekteydi. Dünya Ticaret Örgütü (WTO) bağlamında ise, IPPC için biçilen rol, uluslararası standartları detaylandırarak ve uyumlaştırarak, bitki sağlığı önlemlerinin haksız ticaret engelleri oluşturmak amacıyla kullanılmamasını sağlamaktı.
Böylece, 1997 FAO Konferansı’nda onaylanan yeni IPPC metni, 2 Ekim 2005’te yürürlüğe girmiştir. Bu yeni metin, küresel uyumlaştırma hedefiyle, işbirliği ve bilgi alışverişinin önemini vurgulamaktadır. Ulusal bitki koruma yükümlülüklerini tanımlamanın yanı sıra, bitki sağlığı koruma amacı taşıyan önemli uluslararası işbirliği öğelerini, ve Uluslararası Bitki Koruma Önlemleri Standartları’nın (ISPM) oluşturulması ve kullanılması için gerekli unsurları ele almaktadır.
Sözleşme, Taraflar’ın, bitki zararlıları taşıma olasılığı olan bitkiler, bitkisel ürünler ve diğer maddeler ve malzemelerin girişini düzenleyecek bitki sağlığı önlemleri kullanma hakkını tanımaktadır. Ülkeler, bu tip mazlemelerin girişini engelleyebilir, belirli işlemler uygulama zorunlulukları veya başka yükümlülükler getirebilir. Ülkeler, topraklarını tehdit eden olası zararlıların tespit edilmesi durumunda acil eyleme geçme hakkına da sahiptir. IPPC’nin önemi, çevre koruma meselelerine uygulanabilecek bir çerçeve olarak artmaktadır. Zararlılar (istemeyen otlar dâhil), sevkiyat, konteynerler, depolama alanları ile, toprak ve bitki zararlıları taşıyan diğer madde ve malzemelerden kaynaklanabilecek doğrudan ve dolaylı zararı kapsamaktadır.
Bitki sağlığı önlemleri uygulanırken, Taraflar’ın beş ana ilkeye bağlı kalması gerekir: (1) sınır girişindeki kısıtlamalar, ancak bitki sağlığı değerlendirmelerinin neticesinde gerek duyulursa yapılabilir; (2) bitki sağlığı önlemleri teknik açıdan gerekçelendirilmelidir; (3) Taraflar, herhangi bir bitki sağlığı zorunluluğunu gecikmeden yayınlamalı, ve talep edildiği takdirde gerekçeleri izah edebilmelidir; (4) bitki sağlığı önlemleri orantılı ve uluslararası ticarete asgari düzeyde engel olmalıdır; ve (5) aynı bitki sağlığı statüsüne sahip ülkeler arasında ayrım yapmamalıdır.
IPCC kapsamında geliştirilen ve kabul edilen standartların yasal bağlayıcılığı yoktur. Fakat WTO üyeleri, bitki sağlığı önlemlerini IPPC çerçevesinde geliştirilen uluslararası standartlara dayandırmalıdır, ve ISPM’lere uygun bitki sağlığı önlemlerinin, WTO kapsamındaki SPS Anlaşması’na da uygun olduğu varsayılmaktadır. Bitki sağlığı önlemlerinin, haksız birer ticaret engeli oluşturduğu iddia edilen durumlar için, IPPC’de bir anlaşmazlık çözümleme mekanizması da bulunmaktadır.
3.3.7 Biyoçeşitliliği korumaya ilişkin sözleşmeler
Kimyasalların çevreye yayılmasıyla, bunun çevre üzerindeki etkileri arasındaki ilişki, yaban hayat ve biyoçeşitliliği genel anlamda korumayı hedefleyen bazı uluslararası araçlarla, dolaylı olarak ele alınmaktadır.
1971 tarihli, Sulak Alanlara Dair Ramsar Sözleşmesi81, uluslar arasında doğal varlıkları korumaya yönelik imzalanan ilk hükümetlerarası anlaşmadır, ve dünya çapında yok olmaktaki sulak alanları akılcı kullanım ve yönetim sayesinde kurtarmayı hedeflemektedir. Şu anda Sözleşme Tarafı 152 ülke ve koruma altındaki 1611 sulak alan ile birlikte, Ramsar Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Listesi’nde yer alması planlanan toplam 145.2 milyon hektar alanı kapsamaktadır. Ramsar Sözleşmesi, sulak alanların korunması ve akılcı kullanımı amacıyla, sulak alanların sunduğu birçok ekolojik, hidrolojik, kültürel veya sosyal değerin veya biyoçeşitliliğin kaybına yol açan dolaylı etkilere sahip faaliyetleri de göz önüne alır.
Örneğin, 1996’da, Ramsar Sözleşmesi’nin altıncı Traflar Konferansı’nda, toksik kimyasallara dair 6.14 Sayılı Tavsiye82 kabul edilmiştir. Buna göre, toksik maddelerden kaynaklanan zararlı etkiler, sulak alanların ekolojik yapısını tehlikeye atmakta, bu tehlikeler ise akılcı kullanım kavramına ters düşmekte, bu sebeple Sözleşme, Taraflar’ın Ramsar Alanları ve diğer sulak alanların kirlenmesini engellemeye ve temizlemeye yönelik çabalarına dair bilgi verme yükümlülüğü getirmektedir.
1992 Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi83, ekosistemler, türler ve genetik çeşitlilik dâhil biyoçeşitliliğin tüm boyutlarını ele alan kapsamlı bir çerçeve oluşturmaya yönelik ilk küresel anlaşmadır. Çevre korumayı ekonomik kalkınma ile ilişkilendirerek, ve ‘‘sürdürülebilir kalkınma’’yı teşvik ederek, yani örneğin, dünyanın yenilenebilir kaynaklarını, kendilerini yenileyemeyecekleri kadar yoğun biçimde tüketmeyi engelleyerek, yılda 100 milyon hektarı bulan doğal yaşam alanı ve ekosistem kaybını durdurmayı ve tersine çevirmeyi hedeflemektedir.
Sözleşme, biyoçeşitliliğin korunması ve biyoçeşitlilik unsurlarının sürdürülebilir kullanımı dışında, genetik varlıkların kullanılmasıyla sağlanan faydaların âdil ve eşit paylaşımını da sağlamaktadır. Sözleşme’nin Tarafları, çevre ve insan sağlığını gözeten yeterli güvenlik önlemleri ile bir arada geliştirildikleri ve kullanıldıkları sürece, modern biyoteknolojinin bu üç hedefe olası katkılarını göz önüne alarak, Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’nü84 kabul etmiştir.
Protokol, modern biyoteknolojiyle mümkün hâle gelen genetiği değiştirilmiş organizmaların teşkil ettiği olası risklere karşı, biyolojik çeşitliliği korumayı amaçlar. Ülkelerin, bu tip organizmaları sınırlarından içeri almadan önce bilinçli kararlar verebilmesi için ihtiyaç duydukları bilgiye erişimini sağlayan, ön bildirim anlaşması (AIA) hazırlamıştır. Protokol, bunların yanı sıra, genetiği değiştirilmiş organizmalara dair bilgi alışverişini kolaylaştırmak, ve ülkelerin Protokol’ü uygulamasını sağlamak amacıyla bir Biyogüvenlik Bilgi Portalı da oluşturmuştur.
3.4 BÖLGESEL ANLAŞMALAR
3.4.1 Comité Sahéliendes Pesticides (CSP) / (Pestisitlere Dair Sahel Komitesi)
Comité Sahélien des Pesticides85, yasaklı pestisitlerin yasadışı taşınmasını da kapsayan, pestisit yönetimine dair önemli bir bölgesel girişimdir. 1992 yılında, Sahel’de Çölleşmeyle Mücadele Komitesi’nin çatısı altında (Fransızca CILSS kısaltmasıyla bilinir), dokuz ülke86 bir araya gelerek, Pestisit Ruhsatlandırılmasına İlişkin Ortak Düzenleme’yi kabul etmiştir. Bu bölgesel sistem, pestisit formülasyonlarının izinleriyle ilgilenir. Daha önceki ulusal kayıt sistemlerinin yerini almıştır.
Ortak Düzenleme, bir formülasyonun ruhsat alabilmesi için gerekli şartları ve prosedürleri, etiketleme ve paketleme zorunluluklarını, gizli bilginin korunması ve kontrol önlemlerini kapsamaktadır. Sistem, Ortak Düzenleme’nin uygulanmasına dair CILSS üye devletler adına ortak kararlar alan Comité Sahélien des Pesticides’in (CSP) tümünde işlemektedir. CSP, ruhsat başvurularını inceler, şimdiye kadar verilmiş tüm izinlerin kaydını tutar, yasaklanmış veya ciddi ölçüde kısıtlanmış pestisitler listesi oluşturur, CILSS ülkelerinde satılan ve kullanılan pestisitlerin envanterini tutar, formülasyonların bileşimini ve niteliğini, sağlık ve çevre açısından değerlendirecek yöntemleri belirler, ve CILSS ülkelerindeki ulusal pestisit yönetim komiteleri ile koordinasyon sağlar.
3.4.2 Tehlikeli atıkların taşınmasına dair bölgesel anlaşmalar
Basel Sözleşmesi’ni tamamlayıcı nitelikte bazı bölgesel ve alt-bölgesel sözleşmeler de, tehlikeli atıkların yönetimi ve taşınmasıyla ilgili meseleleri ele alır. Bunlar:
- Tehlikeli Atıkların Yönetimi, Afrika’ya İthalatı ve Sınırlararası Taşınmasının Kontrolüne Dair Bamako Sözleşmesi87 (Afrika Birliği Örgütü tarafından 1991’de kabul edilmiş, ve 1999’da yürürlüğe girmiştir);
- Tehlikeli Atıkların Sınırlararası Taşınmasına Dair Bölgesel Anlaşma88 (Orta Amerika ülkeleri tarafından 1992’de Panama’da kabul edilmiş ve henüz yürürlüğe girmemiştir);
- Güney Pasifik Bölgesi’nde Tehlikeli Atıkların Yönetimi ve Sınırlararası Taşınmasının Kontrolüne Dair, ve Tehlikeli ve Radyoaktif Atıkların [Pasifik] Forum Adaları Ülkelerine İthalatının Yasaklanmasına Dair Waigani Sözleşmesi89 (1995’te kabul edilmiş, 2001 ‘de yürürlüğe girmiştir).
3.4.3 REACH Mevzuatı & AB pestisit düzenleme çerçevesi
Avrupa Birliği, 2006’nın sonunda REACH Mevzuatı90 (Kimyasalların Ruhsat, Değerlendirme ve İzinleri) olarak bilinen kimyasallar düzenleme çerçevesinde temel değişiklikler yapmıştır.
Yeni REACH Mevzuatı, 30.000 kadar kimyasal maddenin tehlikeli özelliklerine dair mevcut bilgi dağarcığındaki boşlukları doldurmayı hedeflemekte, ve maddelerin güvenli kullanımına ilişkin gerekli bilgilerin endüstri tedarik zinciri boyunca iletildiğine emin olarak, işçiler, tüketiciler ve çevre üzerindeki riskin azaltılmasını amaçlamaktadır.
REACH, kimyasallara ilişkin risklerin ispat yükünü tersine çevirerek, endüstriye daha fazla sorumluluk yüklemektedir. Madde üreticileri ve ithalatçıları, bu maddelerin özellikleri ve bunların güvenli biçimde nasıl yönetilebileceği hakkında bilgi edinmek, ve bu bilgileri merkezi bir veritabanında toplamak zorunda kalacaktır. Tescil sürecinde, öngörülebilen kullanımlarından doğacak risklerin yeterli biçimde kontrol edilip edilemeyeceğini göstermek amacıyla, bir maddenin özellikleri, kullanımları ve sınıflandırmasına ilişkin bilgiler içeren bir kimyasal güvenliği raporu (10 tonun üzerindeki maddeler için), veya teknik dosya sunulması gerekir. REACH Mevzuatı, GHS zarar sınıflandırma sisteminden faydalanacaktır.
REACH, üreticiler veya ithalatçıların, bir kimyasala dair sağlık, güvenlik ve çevresel niteliklerin yanı sıra, bu kimyasallara ilişkin riskler ve risk yönetimi tedbirleri hakkında bilgilerin de zincirin alt kısmındaki dağıtıcılar ve kullanıcılara, güvenlik bilgi formları aracılığıyla iletimini zorunlu kılar. Benzer şekilde, alt kullanıcılar tarafından edinilen herhangi bir yeni bilgi de, herkesin uygun eyleme geçebilmesi için, zincirin yukarılarına iletilmelidir. Çok yüksek endişe kaynağı maddelerin91 piyasaya sürülebilmesi veya kullanılabilmesi için ayrıca izin alınmalıdır ve önerilen risk yönetim tedbirlerinin yeterliği kanıtlanamazsa, daha da farklı kısıtlamalar uygulanabilir.
REACH ayrıca, uygun alternatifler belirlendiği zaman, en tehlikeli kimyasalların bunlarla aşamalı olarak değiştirilmesi için de çağrı yapmaktadır. Kimyasallardan kaynaklanan zararlı etkilerin kontrol edilebilmesi için gerekli hangi önlemlerin alınmasına dair karar verileceği zaman, ‘‘ihtiyatlılık ilkesi’’nin uygulanabileceğini de gözetir.92
Yeni oluşturulmuş, Finlandiya-Helsinki merkezli Avrupa Kimyasallar Ajansı (ECHA), REACH sistemini destekleyecektir. Maddelerin kayıt işlemlerini yürütecek, ve sistemin işlemesi için gereken veritabanlarını çalıştıracak, ayrıca, tüketiciler ve uzmanların zarar bilgilerine erişmesini sağlayan halka açık bir veritabanı da oluşturacaktır. Ajans, şüpheli kimyasalların detaylı değerlendirmesi, ve maddelerin yetkilendirilmesinde de önemli bir rol oynayacaktır.93
AB de, pestisitlere yönelik yasal çerçevede büyük çaplı bir reform sürecine girmiştir. Mevcut mevzuat, pestisit ürün ömrünün yalnızca başına ve sonuna odaklanır, fakat kullanım aşamasını yeterince kontrol etmeyi başaramaz. Pestisitleri, bitki koruma ürünleri ve biyosit ürünler şeklinde iki ana gruba ayırır. 91/414/EEC Sayılı Direktif94, bitki koruma ürünlerinin (BKÜ) ruhsat aşamasında çok katı kurallar koyar. Bir BKÜ’nün izin alıp da piyasaya girmesinden önce, ürünün sağlık ve çevre üzerindeki etkilerini belirlemek amacıyla çok kapsamlı bir risk değerlendirmesi yürütülmelidir. 98/8/EC Sayılı Direktif de, biyosit ürünler için benzer kurallar koyumuştur. Bir başka AB mevzuatı ise, gıda ve yem maddelerinin üzerindeki azami kalıntı seviyelerini (AKS’ler) tanımlar.
AB, şu günlerde pestisitlerin insan sağlığı ve çevre üzerindeki tehdidini ele alacak bir strateji geliştirmektedir. AB Üye Devletler arasında, bu tehditleri karşılayacak önlemleri olanlar ve olmayanlar arasında tutarlılığı sağlayacak ortak hedefler ve zorunluluklar belirleyen bir Çerçeve Direktifi önerisi yapılmıştır. Bu, pestisit ürün ömrünün kullanım aşamasını ele almaktadır, örneğin, çiftlik düzeyinde pestisitlerin geçici depolanması, operatörlerin korunması, çözeltinin hazırlanması ve uygulanması gibi.
Çerçeve Direktifi’yle, tüm Üye Devletler’in ulusal eylem planları oluşturması zorunlu hâle gelecek ve bu, süreçteki tüm ilgili paydaşları da kapsayacaktır. Onların da, farkındalık artırmak ve uzman kullanıcılar yetiştirmek için sistemler oluşturması gerekecektir. Mevcut uygulama teçhizatının zorunlu muayeneleri başlayacak ve havadan yapılan uygulamalar yasaklanacaktır (başka geçerli bir alternatif bulunmadığı, veya yerden uygulamaya kıyasla çok daha az sağlık ve çevre etkisine yol açacağı belirlenirse, istisnalar yapılabilir).
Sucul ortamlar da, örneğin, su yolları boyunca oluşturulacak tampon şeritler, ve çevreye yayılımı kısıtlayan teçhizat kullanarak, daha iyi korunacaktır. Üye Devletler, pestisit kullanımı ciddi oranda azaltılmış veya hiç kullanılmayan alanlar belirleyecektir. Pestisitlerin ve boş ambalajları ile döküntülerinin depolanması, yüklenmesi ve boşaltılması için güvenli koşullar oluşturulacaktır.
Üye Devletler, ayrıca, Entegre Zararlı Yönetiminin uygulanması için gerekli koşulları oluşturmakla yükümlüdür, kaldı ki bu, 2014 yılında zorunlu hâle gelecektir. AB, EZY bağlamında, bitkiye özgü standartlar oluşturacak, ama bunların uygulanması isteğe bağlı kalacaktır. Son olarak, Strateji’nin uygulanmasında katedilen mesafeyi ölçmek amacıyla, bir dizi uyumlanmış gösterge geliştirilecektir.
Strateji, iki ek yasa önerisi de içermektedir: birincisi, pestisit uygulama teçhizatlarının sahip olması gereken nitelikler, diğeri ise bitki koruma ürünlerine ilişkin istatistiklerin toplanması hakkındadır. Komisyon, ek olarak, bitki koruma ürünlerinin piyasaya sürülmesine ilişkin 1991 tarihli direktifin yerini alacak bir Tüzük için öneri getirmiştir95. Bu Tüzük, istenmeyen canlı kontrolünde kullanılan zararlı pestisitlerin, daha zararsız olanlarıyla değiştirilmesini teşvik edecektir.
Notlar
1 Bu kılavuzun, 1992 tarihli Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Depolanması ve Kullanımının Engellenmesi ile Tahribat Güçlerine İlişkin Sözleşme’yi kapsamadığını belirtelim.
3 Örneğin, 1900’lerde pestisitlerle ilgili ABD’de yürürlüğe giren düzenlemeler, ürün etkinliğini sağlamak ve tüketici dolandırıcılığını engellemek amacıyla, belirli ürün standartları belirlemiştir.
4 Carson, Rachel, Silent Spring (Sessiz Pınar), Boston: Houghton Mifflin, 1962), Mariner Books, 2002.
6 http://unece.org/trans/danger/publi/unrec/12_e.html
7 http://www.unep.org/Documents.Multilingual/Default.asp?DocumentID=97
8 Eylem Önerileri, Stockholm Konferansı, 48(8) & 85(a): http://www.unlibrarynairobi.org/PDFs/Recommendation.pdf
10 http://www.fao.org/WAICENT/FAOINFO/AGRICULT/AGP/AGPP/Pesticid/Code/Download/code.pdf
11 http://www.chem.unep.ch/ethics/english/longuien.htm
12 http://www.unep.ch/ozone/vc-text.shtml
13 http://ozone.unep.org/pdfs/Montreal-Protocol2000.pdf
14 http://www.ilo.org/ilolex/cgi-lex/convde.pl?C170
15 http://www.un.org/geninfo/bp/enviro.html
16 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı, 5. İlkesi; http://www.unep.org/Documents.Multilingual/Default.asp?DocumentID=78&ArticleID=1163
17 http://www.un.org/esa/sustdev/documents/agenda21/english/agenda21toc.htm
18 http://www.who.int/ifcs/en/
19 http://www.who.int/iomc/en/
22 http://www.un.org/events/wssd/
23 http://www.chem.unep.ch/saicm/iccm_sec.htm
24 http://www.unece.org/trans/danger/publi/ghs/ghs_rev02/02files_e.html
25 http://www.fao.org/ag/AGP/agpp/Pesticid/Default.HTM
28 http://www.fao.org/ag/AGP/Pesticid/Guidelines/Framework.htm
29 PAN Almanya’nın eksiksiz Davranış Kuralları rehberine bakabilirsiniz: http://www.fao-code-action.info
30 http://www.who.int/whopes/en/
31 http://whqlibdoc.who.int/publications/2006/9251048576_eng_update2.pdf
32 http://www.unece.org/trans/danger/publi/ghs/ghs_rev02/02files_e.html
33 http://www.who.int/ipcs/publications/pesticides_hazard/en/
34 http://www.unece.org/trans/danger/publi/unrec/12_e.html.
35 http://www.unece.org/trans/danger/publi/unrec/rev13/13nature_e.html
38 http://www.unece.org/trans/danger/publi/adr/adr2005/05ContentsE.html
39 http://www.imo.org/Safety/mainframe.asp?topic_id=158
40 http://www.icao.int/anb/FLS/DangerousGoods/TechnicalInstructions.cfm
41 http://www.otif.org/pdf_external/e/RID-1999-e.PDF
43 http://www.unece.org/trans/danger/adn-agree.html
44 Daha fazla bilgi için bkz. http://www.codexalimentarius.net/web/index_en.jsp veya Kodeks Alimentarius’u Anlamak, FAO/WHO, Roma, 2005: http://www.fao.org/docrep/008/y7867e/y7867e00.htm
45 Kodeks Alimentarius, Gıdalardaki Maksimum Pestisit Sınırları Veritabanı: http://www.codexalimentarius.net/mrls/pestdes/jsp/pest_q-e.jsp
46 http://www.un.org/esa/sustdev/documents/agenda21/english/agenda21chapter19.htm
47 http://www.who.int/ipcs/en/
52 http://www.who.int/ifcs/documents/forums/forum3/en/Bahia.pdf
53 http://www.who.int/ifcs/documents/forums/forum3/en/annex6.pdf
54 http://www.who.int/ifcs/documents/forums/forum4/en/f4_exs_en.pdf sayfa.10-12.
55 http://www.chem.unep.ch/saicm/
57 http://www.chem.unep.ch/MERCURY/Report/GMA-report-TOC.htm
58 http://www.chem.unep.ch/MERCURY/Information-clearinghouse.htm
59 http://www.chem.unep.ch/Pb_and_Cd/Default.htm
61 PAN UK internet sitesinde, özellikle sivil toplum örgütlerini bilgilendirmek için hazırlanmış, kullanışlı bir Rotterdam Sözleşmesi özeti bulunabilir. Bkz. http://www.pan-uk.org/Internat/globinit/picbr3.htm
62 İtaatsizliğe ilişkin açık uçlu ad hoc çalışma grubunun ilk oturum raporu, Roma, Eylül, 2005: http://www.pic.int/oewg/c3)/English/K0582993%20OEWG%20final%20report%20-%20reissued.pdf;
ve Bazı Tehlikeli Kimyasallar ve Pestisitlerin Uluslararası Ticaretinde Ön Bildirimli Kabul Usulüne Dair Rotterdam Sözleşmesi, Taraflar Konferansı üçüncü oturum raporu, Cenevre, Ekim 2006:
http://www.pic.int/cops/reports/z35)/English/K0653538%20COP-3-26%20Final%20PIC%20Report.pdf
64 http://www.pops.int/documents/meetings/oewng_nc2/meetingdocs/report/K0761528%20OEWG2-2%20Report%20Final.pdf
65 http://www.ipen.org/ ve http://www.ihpa.info/
66 http://www.unep.ch/ozone/vc-text.shtml
67 http://ozone.unep.org/pdfs/Montreal-Protocol2000.pdf
69 http://ozone.unep.org/Meeting_Documents/impcom/MOP_decisions_on_NCP.pdf
71 Basel Sözleşmesi’ni uygulamanın önemi, 2006 yılının Eylül ayında dramatik biçimde görülmüştür: Fildişi Sahilleri’nin Abidjan kenti sakinleri, bir Hollanda şirketine ait, Avrupa’dan getirilen toksik atıkların yerel bir atık şirketi aracılığıyla yasadışı dökülmesiyle ortaya çıkan zehirli dumanlar yüzünden etkilenmiş, bu olay altı kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmıştır.
72 Bu, Rotterdam Sözleşmesi’nde de kabul edilen, ön bildirimli kabul (PIC) ilkesine uygundur.
73 http://www.basel.int/legalmatters/compcommitee/brochure-xx0706.pdf
76 http://www.ilo.org/ilolex/cgi-lex/convde.pl?C170
77 http://www.ilo.org/ilolex/cgi-lex/convde.pl?R177
78 http://www.ilo.org/public/english/standards/relm/ilc/ilc89/pdf/c184.pdf
79 http://www.ilo.org/public/english/standards/relm/ilc/ilc89/pdf/r192.pdf
80 http://www.ilo.org/public/english/standards/norm/applying/index.htm
81 http://www.ramsar.org/rec/key_rec_6.14.htm
82 http://www.ramsar.org/rec/key_rec_6.14.htm
83 http://www.biodiv.org/doc/legal/cbd-un-en.pdf
84 http://www.biodiv.org/doc/legal/cartagena-protocol-en.pdf
85 http://www.insah.org/agrosoc/Protectiondesvegetaux/csp/presentation.html
86 Burkina Faso, Cape Verde (Yeşil Burun Adaları), Çad, Gine Bissau (Portekiz Gine’si), Gambiya, Mali, Moritanya, Nijerya ve Senegal
87 http://www.ban.org/Library/bamako_treaty.html
88 http://www.ban.org/Library/centroamerica.html
89 http://www.ban.org/Library/waigani_treaty.html
90 http://ec.europa.eu/environment/chemicals/reach/reach_intro.htm
91 Çok yüksek endişe kaynağı maddeler arasında, kanserojen, mutajen ve üreme sistemine toksik (CMR’ler) kategori 1 veya 2; kalıcı, biyobiriken ve toksik (PBT); çok kalıcı veya çok biyobiriken (vPvB); veya insanlar ya da çevre üzerinde aynı derecede ciddi etkilere sahip olduğu vaka bazında belirlenmiş olanlar, örneğin endokrin sistemi bozucular, bulunmaktadır. Bkz. REACH Ek VI: http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/site/en/oj/2006/l_396/l_39620061230en00010849.pdf
92 REACH Madde 1(3): ‘‘Bu Mevzuat, ürettikleri, piyasaya sürdükleri veya kullandıkları maddelerin insan sağlığını veya çevreyi olumsuz etkilemediğinden emin olma sorumluluğunun, üretciler, ithalatçılar ve alt kullanıcıların üzerinde olduğu ilkesine dayanır. Hükümlerinin temelinde, ihtiyatlılık ilkesi bulunmaktadır.’’ Ayrıca, bkz. ihtiyatlılık ilkesine dair 2001 tarihli AB Tebliği: http://ec.europa.eu/environment/docum/20001_en.html
93 Detaylı bilgi için: http://echa.europa.eu/reach_en.html
94 http://ec.europa.eu/food/plant/protection/evaluation/legal_en.htm
95 http://ec.europa.eu/food/plant/protection/evaluation/com2006_0388en01.pdf