2017 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi 34. toplantısındaki 3. gündem maddesi kapsamında, Gıda Hakkı Özel Sözcüsü’nün raporunda dikkat çekildiği üzere; endüstriyel tarım kimyasallarına bağımlı tarımdan uzaklaşmak için, bu bağımlılığı ayakta tutan çıkarlar, teşvikler ve güç ilişkilerini yeniden değerlendirmek ve bunlarla mücadele etmek için siyasi iradeye ihtiyaç olacaktır. Pestisite dayalı endüstriyel gıda sistemlerinden uzaklaşmak için tarım politikalarıyla, ticaret sistemleriyle ve ayrıca şirketlerin kamu politikaları üzerindeki etkileriyle mücadele edilmesi gerekiyor.
Zehirlerden arınmış tarım ve gıda sektörünün Tarım ve Orman Bakanlığı’nın misyonu haline gelmesi sağlanmalı ve bu misyona odaklanan politikalar geliştirilmelidir. Tarım zehirlerine alternatif, doğa dostu uygulama ve teknikleri destekleyen teşvikleri kapsayacak şekilde, geniş çaplı ulusal eylem planı geliştirilmeli, ayrıca pestisit kullanılmasını azaltmak amacıyla süre sınırlaması olan, bağlayıcı ve ölçülebilir azaltma hedefleri konmalıdır.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından oluşturulan, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de dahil olduğu tarafsız bir komite yönetiminde seçilen bağımsız ve gerekli teknik yeterliliğe sahip bir kuruluşa “bitki koruma sektör analizi” yaptırılmalıdır.
Gerekli dönüşümün sağlanması için ekosistemin işleyiş ve mekanizmalarını temel alan; iklim krizi ve kuraklık koşullarını, doğal alanların, fiziksel varlıkların ve biyolojik çeşitliliğin bütüncül bir bakış açısıyla onarımını ve korunmasını dikkate alan; agroekoloji bilim ve uygulamalarını esas alan doğa dostu tarım politikaları geliştirilmelidir.
Tarım ve Orman Bakanlığı pestisit kullanımının etkilerini anlamak konusunda bütüncül, detaylı, uzun vadeli ve bağımsız araştırmaları dikkate almalı, bu konuda tüm teşkilatının ilgili tüm kademelerinde yeterli bilgi ve donanıma sahip olmasını öncelikle sağlamalıdır. Pestisitlerin üreticiler, tarım işçileri, hamileler, bebek ve çocuklar başta olmak üzere insan sağlığı, biyolojik çeşitlilik ve ekosistem üzerindeki etkilerinin, özellikle de pestisit formülasyonları ve metabolitlerinin uzun vadeli etkileri ile çoklu pestisit kalıntılarının etkileşiminin, mevcut araştırmalar dışında pestisitlerin hormon bozukluğu, immunotoksik ve nörotoksik etkilerinin, pestisitlerin yarattığı olumsuzlukların tarım dışı yani insan sağlığı, biyolojik çeşitlilik, iklim ve ekosistem üzerindeki maliyetlerinin araştırılması ve pestisitler konusunda alınacak kararlarda karar vericilerin bu konularda bilgilendirilmesi ve araştırmaların mevzuat ve uygulama alanına yansıması sağlanmalıdır. Bu amaçla sivil toplum örgütleri ile işbirliğini artırılmalıdır.
Zehirsiz, doğa dostu, ekolojik tarımsal girdi, teknik ve yöntemleri araştıracak ve geliştirecek çalışmaların ve diğer faaliyetlerin Tarım ve Orman Bakanlığı, üniversiteler ve özel sektör tarafından artırılarak sürdürülmesi sağlanmalı, bu konuya gerekli bütçe/kaynak ayrılmalıdır. ARGE faaliyetleri lider üreticiler ve üretici örgütlerinin katılımları ile yürütülmelidir. ARGE faaliyetlerinin odağına, ekoloji biliminin, yerel/geleneksel bilgi ve uygulamaları da kapsayacak biçimde sürdürülebilir tarımsal ekosistemlerin çalışma, tasarım ve yönetimine uygulanması olan agroekoloji bilimi ve uygulamaları alınmalıdır.
Geliştirilen model, sistem, teknik ve yöntemler ile elde edilen bilgiler Tarım ve Orman Bakanlığı teşkilatı tarafından üreticiye pratik olarak arazide uygulanarak gösterilmeli, örnek bahçeler kurulmalıdır. Katılımcılığı teşvik edecek, üreticiden üreticiye eğitim modelleri hayata geçirilmelidir.
Pestisit kullanımını sonlandırma amacına erişmek için gereksinim duyulacak geçiş sürecinde; mevzuata tam ve doğru uyulması, özellikle pestisit ruhsatlandırılmasında konuyla ilişkili mevzuatın tam ve doğru olarak yürütülmesi, pestisit yasaklamalarında alternatiflerin dikkate alınması sağlanmalıdır. Organik tarım, koruyucu tarım, onarıcı tarım, bütüncül yönetim, kültürel uygulama, mekanik, fiziksel, biyolojik ve biyoteknik mücadele ve benzeri yöntem ve teknikler özendirilmeli ve teşvik edilmelidir. Bu uygulamaları yapan üreticilere yönelik ayni ve nakdi desteklemeler, girdi sübvansiyonları yapılarak ürünlerinin pazarlamasında pozitif ayrımcılık yapılmalıdır. Bu üreticilerden doğrudan tüketiciye pazarlama model ve sistemleri kurulmalıdır. Özellikle küçük ölçekli üretim yapan üreticiler ve aile işletmeleri ile bu üreticilere ve işletmelere girdi sağlayan kaynakların korunmasını ve kazancını esas alan, üreticileri sosyal, kültürel anlamda da destekleyen, üreticilerin biraya gelerek örgütlenmelerini destekleyen politika ve stratejilerin geliştirilmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve yerel yönetimler ile işbirliği içinde olmalıdır.
Tarım ve Orman Bakanlığı, pestisitlerin zararları ve sağlıklı tarım ve gıda üretim metot ve teknikleri konusunda tüketicileri bilinçlendirmeli; pestisitlere alternatif model, sistem, teknik ve yöntemlerle üretilen ürünlere yönelik talep yaratılmasına katkıda bulunmalıdır. Bu kapsamda Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği içinde olmalıdır.
Tarım ve Orman Bakanlığı, gıda güvenliği konusu başta olmak üzere oluşturacağı politikalar, stratejiler, plan ve programlar, çıkaracağı mevzuatlar, yapacağı proje, uygulama ve çalışmalarında daha demokratik, katılımcı ve şeffaf bir süreç izlemelidir. Bu kapsamda pestisitlerin onay, ruhsatlandırılma ve denetimlerine yönelik tüm testler, araştırma sonuçları, raporlar, risk değerlendirme politika ve uygulamaları konularında halkın ve sivil toplum örgütlerinin görüşü alınmalı, tarım ve gıda ürünlerine yönelik denetim sonuçları, pestisit kullanım verileri eksiksiz, güncel ve ayrıntılı bir şekilde toplum ile paylaşılmalıdır. Bu amaçla tüketicilerin bilgilendirilmesine yönelik yerel ölçekte bilgilendirmeler yapılmalıdır.
Denetimlerin kapsamı hem nicelik hem de nitelik olarak geliştirilmelidir. Pestisitlerin kullanımının izlenebilirliğini sağlayabilmek için çiftçi kayıt sistemine entegre, bitki koruma ürünlerinde barkodlu pazarlama ve izleme sistemine ivedilikle geçilmesi gerekmektedir. Böylece üreticinin gereğinden fazla pestisit kullanımının da önüne geçilebilecektir. Bu kapsamda yapılacak çalışmalarda halkın bilgi edinme hakkını koruyacak önlemler de yer almalıdır.
Çiftçilerimizin pek çoğu pestisitleri güvenli kullanmanın çok uzağındadır. Pestisit kullanımının tehlikeleri hakkında çiftçilerimiz bilgilendirilmeli, riskleri azaltmak için gerçekçi ve uygulanabilir koruyucu tedbirler alınmalıdır.
Pestisitlerin içindeki aktif maddelerin güvenlik testleri ya üretici şirketin kendisi, ya da alt-yüklenicisi tarafından yürütülmektedir. Zirai mücadele ilaçlarının güvenlik testleri zirai mücadele ilaçları endüstrisinin kendisi tarafından değil bağımszı bir irade tarafından yürütülmelidir. Ruhsatlandırma sürecinde yapılacak güvenlik testlerinin halk sağlığı, biyolojik çeşitlilik ve doğal varlıkların korunmasını en üst düzeyde tutacak nitelik ve nicelikte olması sağlanmalıdır. Pestisitlerin endokrin sistem, immunotoksik ve nörotoksik açıdan güvenliğini değerlendiren güvenlik testleri ile, pestisit formülasyonları, bu formülasyonların içinde kullanılan yardımcı kimyasallar, dolgu maddeleri ve inert kimyasallar olarak nitelenen kimyasal maddelerin ve metabolitlerinin uzun vadeli etkileri, çoklu kalıntıların etkileşimine yönelik araştırma ve testler muhakkak yapılmalıdır.Risk değerlendirme politikaları, kamu tarafından endüstriden bağımsız, insanlar, tüm canlılar ve çevre sağlığına öncelik verecek şekilde oluşturulmalıdır. Gene risk değerlendirme metodolojisi kamu tarafından endüstriden bağımsız biçimde oluşturulmalıdır. Tüm bu süreçler ve çalışmalardan elde edilen sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmalı, görüşe açılmadır.
Pestisitlerin içerdiği etken maddenin onaylanması, sadece; tüm bilimsel kanıtlar etken maddenin ve piyasaya sürülecek nihai ürünün insanlar, tüm canlılar ve çevre üzerinde hiçbir olumsuz etkisinin olmadığının ortaya konulması; bu maddenin endüstrinin teklif ettiği her türlü kullanım biçiminin Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından oluşturulan sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de dahil olduğu tarafsız bir komite tarafından güvenli kabul edilmesi; ve daha güvenli hiçbir alternatif bulunmaması halinde önerilebilecektir.
Etkisi azalmış, kültür bitkilerine zararlı organizmaların dayanıklılık kazandığı pestisitlerin tespitine yönelik faaliyetler Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yönetilmelidir. Zararlı etmenlere direnç geliştirmiş ve zararlı etkilerinin kabul edilmiş olması nedeniyle kampanyamız kapsamındaki 13 pestisit (difenacoum, ethoprophos, cyfluthrin, beta-cyfluthrin, zeta-cypermethrin, fenamiphos, formetanate X formetanate hydrochloride, methiocarb, methomyl, tefluthrin, zinc phosphide, glyphosate, malathion) öncelikle ve acilen yasaklanmaldır.
Pestisit vergileri, ithalat tarifeleri ve pestisit kullanım ücretleri getirilmelidir.
Pestisitlerin tamamı 2030 yılına kadar yasaklanmalı; bu tarihe kadar yukarıda sayılan adımlar atılmalı ve “zehirsiz sofralar” hedefi Tarım ve Orman Bakanlığı’nın temel politikası haline gelmelidir.