16 tarım zehri yasaklandı. Ama bunlardan sadece 4’ü, Zehirsiz Kampanya’nın ivedilikle yasaklanmasını talep ettiği 13 pestisit arasında yer alıyor. Diğer 9 tehlikeli madde neden yasaklanmadı?
Yazan: Melis Alphan
(Bu yazı daha önce Artı Gerçek‘te yayımlanmıştır.)
Pestisitlerin, yani tarım zehirlerinin yasaklanması için 2019’da Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin öncülüğünde 100 kurum ve inisiyatif bir araya gelerek ‘Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı’nı oluşturdu ve ‘Zehirsiz Sofralar’ kampanyasını başlattı. Zira pestisitlerin (tarım zehri) zararları saymakla bitmiyordu. Sinir ve hormonal sistemde yarattığı hasar, kısırlık, hamilelerde düşük ve erken doğum, bebeklerde doğum anomalileri, çocuklarda gelişim bozukluğu ile lösemi ve diğer kanser türlerine neden olması, otizm ve solunum hastalıkları riskini artırması bu zararlardan ilk akla gelenler. Ekosistemi tahrip etmesi, toprağı ve suyu zehirlemesi de cabası.
Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı’nın 13 pestisitin (difenacoum, ethoprophos, cyfluthrin, beta-cyfluthrin, zeta-cypermethrin, fenamiphos, formetanate X formetanate hydrochloride, methiocarb, methomyl, tefluthrin, zinc phosphide, glyphosate, malathion) öncelikle ve acilen yasaklanması talebiyle başlattığı imza kampanyasına 6 ayda yaklaşık 136 bin kişi katıldı. Ayrıca, kampanya talepleriyle ilgili TBMM’ye soru önergesi verildi ve konu Meclis gündemine taşındı.
Sağlığa zararları tespit edildikten ve yıllarca maruz kalındıktan sonra benzer birçok zehir yasaklanmıştı ama Dünya Sağlık Örgütü tarafından ‘son derece tehlikeli’, ‘yüksek seviyede tehlikeli’ ve ‘muhtemel kanserojen’ olarak belirlenen bu 13 etken madde ülkemizde hâlâ kullanılıyordu. Hem de zararları yıllardır bilinmesine rağmen.
Zehirsiz Kampanya sayesinde pestisitlerin insan sağlığı, biyolojik çeşitlilik ve çevre üzerindeki zararları gündeme gelince, ocak ayında Tarım ve Orman Bakanlığı bu 13 etken maddenin de aralarında yer aldığı 41 pestisit etken maddesinin kullanımdan kaldırılması konusunda üniversitelerden görüş istedi.
10 Haziran’da ise sevindirici bir gelişme oldu; Bakanlık, bu 41 pestisit etken maddesinin 16’sının yasaklanmasına karar verdi.
Ancak bu yeterli değil. Zira yasaklanan bu 16 pestisit etken maddesinden sadece 4 tanesi, Zehirsiz Kampanya’nın ivedilikle yasaklanmasını talep ettiği 13 pestisit arasında yer alıyor. Bu listedeki diğer 9 tarım zehri yasaklanmadı. Tarım Bakanlığı, bu 13 tehlikeli maddeden neden sadece 4’ünün yasakladığını açıklamalı.
DENETİM SONUÇLARI 9 YILDIR AÇIKLANMIYOR
Zehirsiz Kampanya’da pestisitlerin yasaklanmasının yanı sıra başka talepler de vardı. Bunlardan biri, denetimlerin artırılması ve şeffaflığın sağlanmasıydı. Zira yaklaşık 9 yıldır yapılan denetim sonuçları paylaşılmıyor.
Bir diğer talep ise toplam sayısı 300’ü bulan pestisit etken maddesinin tamamının 2030’a kadar kademeli olarak yasaklanması ve tarımda alternatif, zehirsiz yöntemleri teşvik edecek, geliştirilecek politikaların hayata geçirilmesi. Zehirsiz Sofralar, bunun için Bakanlığa bir yol haritası da hazırladı:
Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı’nın şimdiki adımı önce Bakanlık ile görüşmek, sonrasında ise diğer pestisitlerin yasaklanması, denetimlerin artırılması ve zehirsiz yöntemlerle ilgili politik adımlar atılmasına yönelik kamuoyu baskısı oluşturmak olacak.
Yasaklanan pestisit etken maddeleriyle ilgili süreç de üç adımda işliyor: İthalatını durdurma, üretimini durdurma ve kullanımını durdurma.
Bakanlığın yasak kararında bunların her biri için farklı tarihler veriliyor ve bu tarih aralıkları çok geniş. Örneğin bu kimyasalların ithalatı hemen değil, yıl sonuna kadar sonlandırılacak. Bazılarının kullanımı için ise gelecek yılın sonuna kadar izin verildi. Böyle uzun tarih aralıkları genelde eldeki stok tükensin diye veriliyor. Oysa aynı Bakanlık, bu maddelerin insan ve çevre sağlığına verdiği zarardan tutun da, ihracatta yaratacağı sıkıntıya kadar bir dizi yasak gerekçesi sıralıyor. Madem bunların zararı kabul edildi, bazılarının 1,5 yıl daha kullanılmasına hangi akla hizmet izin veriliyor? Bu durum, içinde ciddi bir çelişki barındırıyor.
Peki, yasaklanan bu tarım zehirlerinin yasak tamamen yürürlüğe girdikten sonra kullanılmayacağından emin miyiz?
Hayır, emin değiliz. Zira 9 yıldır, devletin yaptığı/yapması gereken denetimlerle ilgili veri paylaşılmıyor. Elde sadece sivil toplumun ve bazı cesur bilim insanlarının yaptığı araştırmalar ile Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edilip pestisit kalıntısı bulunduğu için geri gönderilen ürünlerin raporları var. AB bu konuda şeffaf olduğu için, Türkiye’den kendilerine gelen ürünlerin sonuçlarını paylaşıyor. Bu verilerden görüldüğü kadarıyla, yasaklanan pestisitler hala kullanılabiliyor.
Nitekim Greenpeace Akdeniz’in Gıda Mühendisi Bülent Şık ile Türkiye’deki 5 büyük market ve semt pazarlarından alınan sebze örneklerini inceleyerek hazırladığı ve Ocak ayında yayımlanan ‘Soframızdaki Tehlike: Pestisit’ raporuna göre, bu örneklerin yüzde 15,6’sında ürünlerde kullanılması yasak pestisit kalıntısı tespit edildi.
Öyle ki, Türkiye’den AB’ye ihraç edilen gıdalarda pestisit kalıntılarının artması sonucunda Avrupa Komisyonu, Türkiye’den giden limon, yeşil biber, nar ve asma yaprağı için analiz sıklığını artırdı. Zira 2018’de Türkiye’den AB ülkelerine giden ve uygun bulunmayan 318 parti tarım ürününden 113’ünün geri gönderilme gerekçesi pestisitler olmuştu.
TARIM İLACI DEĞİL, TARIM ZEHRİ
Zehirsiz Sofralar İletişim ve Kampanya Koordinatörü Turgay Özçelik şöyle diyor: “Zehirsiz Sofralar kampanyasının en büyük başarısı, pestisitlerin tarım ilacı değil, zehir olduğu konusunda farkındalık yarattı. Zehre ilaç demenin büyük bir yanlış olduğunu gösterdi ve bunu karar vericilerin gündemine soktu. İkinci en büyük başarısı, Türkiye’de daha önce yan yana gelmemiş 100’ün üzerinde STK’yı zehirsiz sofralar amacı etrafında topladı. Bunun kalıcı olması için elimizden geleni yapacağız. Bakanlığın verdiği yasaklama kararı elbette sevindirici, ama bunun bir başlangıç olduğunu unutmamalıyız. Bu yasaklananların denetim ve geriye kalan pestisitlerin de yasaklanma süreçleri için çalışmaya devam etmeliyiz.”
Kaynak: Artı Gerçek